Çocuklarda sağlıklı bir gelişimin gerçekleştirilmesinde ailelerin rolü
büyüktür. Genelde, sorunlu çocuklar sorunlu ailelerden geldiği gibi,
sıhhatli bir şekilde gelişen çocuklar da kendi aralarında olumlu
etkileşim içinde olan ve çocuk yetiştirme kurallarını doğru uygulayan
sıhhatli ailelerden gelmektedir. Bu nedenle, aileler çocuk yetiştirme
konusunda eğitilmelidirler. Hele yaşıtlarından farklı özellikler
gösteren zekâca üstün ve yetenekli çocuklara sahip aileler, aşağıda
belirtilen noktalar çerçevesinde aydınlatılmaya bir kat daha fazla
gereksinim duyarlar.
Çocukların merakının giderilmesi
- Üstün çocukların önemli özelliklerinden biri meraktır. Bazen
yetişkinler çocuklarının sorularını yanıtlamakta zorluğa uğrayabilirler.
Böyle durumlarda çocuğa karşı tepkisiz kalmak yerine, çocuklarının
gereksinimini karşılayacak başka çözüm yolları bulmalıdırlar. Öreğin,
kitaplardan, ansiklopedilerden, dost ve uzman kişilerden yararlanmak
gibi. Böylece çocuklarda niçin sorusunun yerleşmesine neden olacak ve
yaşam boyunca sürekli daha iyiyi, gerçeği arama çabaları için zemin
hazırlanmış olacaktır.
Anne-babaların iyi dinleyiciler olmaları
- İyi birer dinleyici olarak da anne-babalar üstün çocuklarına destek
sağlayabilirler, çünkü bu tür çocuklar, düşüncelerini,
değerlendirmelerini, çıkardıkları sonuçları diğer yaşıtlarına oranla
daha fazla anne-babalarına aktarma ihtiyacı içindedirler. Sürekli
çalışan beyinlere sahip bu tür çocuklar gün boyunca birçok bilgi
toplarlar. Analiz ve değerlendirmelerini yaparak, topladıkları bu
bilgilerin tam bir özümlemesini yapma amacıyla, bunları ortaya koyma
gereksinimi duyarlar. İşte anne-babalar çocuklarını dinleyerek, bu
bilgilerini toparlamalarına fırsat vermiş olurlar, çünkü konuştukça,
daha fazla bağlantı kurma, açık kalan noktaları ortaya çıkarma,
çözümlere ulaşma fırsatları yaratılmış olur.
Çocukların tepkilerine duyarlı davranma
- Yetişkinin çocuğunun tepkilerine karşı duyarlı davranması, yani daha
bebeklik döneminde çocuğun seslendirmelerine yetişkinin sözel tepkilerde
bulunması, daha sonraları, çocuğun ilgisini yoğunlaştırdığı konularla
ilgili açıklamalar getirip ek bilgiler vermesi, en ufak başarısını
ödüllendirmesi, yasakların nedeninin açıklayıp alternatif yollar
bulunmasında rehberlik etmesi hem çocuğun kendine olan güveninin artması
hem de öğrenme atılımlarının desteklenmesi bakımından yararlıdır (Page,
1983).
Gelişim yüzlerinin aynı hızda gelişmediği gerçeği
– Üstünlerdeki bütün gelişim yüzlerinin aynı hızda gelişmediği gerçeğini
de unutmamalıdır. Çoğu kez zihinsel gelişim sosyal ve duygusal
gelişimden daha ileridedir. Anne-babaların çocuklarının bu ileri
zihinsel düzeylerinden haberdar olmalarında ve çocuklarıyla bu düzeyde
etkileşime geçerek uyarıcı zihinsel bir çevreye olan gereksinimlerini
karşılamalarında yarar vardır, çünkü bunun tersi bir durumda
çocuklarının duyacağı endişe ve kırıklığı ancak bu şekilde
önleyebilirler.
Anne-babalar çocuklarının sosyal düzeylerini yargılarken, zihinsel
gelişimlerini değerlendirirken kullandıkları yüksek kriterlere baş
vururlarsa, çocuklarına iç çatışma ve gereksiz gerginlik için zemin
hazırlamış olabilirler. Aynı şekilde, anne-babalar çocuklarını duygusal
gelişimlerini değerlendirirken de bu tutumlarını sürdürür ve duygusal
yönden onların gerçektekinden daha olgun olduklarını düşünürlerse,
çocuklarını duygusal bakımdan kaldıramayacakları sorun ve durumların
yükü altında bırakabilirler. Zekâ düzeylerinin yüksek olmasının,
büyürken karşılaşacakları sorunların çözümünde onlara artı bir özellik
kazandırmayacağını ve onların hâlâ çocuk olduklarını akıllardan
çıkartmamalıdır. Aslında süper zihinsel kavrayışları, ileri sözcük
bilgileri ve usa vurma güçleri karşısında, anne babaların böyle bir
yanılgıya düşmeleri çok kolaydır. Anne-babaların bu konuda gereğinden
fazla beklenti içinde olmamaları için, bu alanla ilgili kavramların,
durumların vb.inin bütün uzantılarını, kapsamlarını çocuklarının
kavrayıp kavrayamadıklarını durup düşünmelerinde ve duygusal olarak
durumu kabul etmeye hazır olup olmadıklarını değerlendirmelerinde yarar
vardır (Page 1983, Silverman, 1993).
Mükemmeliyetçilik
– Üstün çocuklar ilgi alanları ve duygusal konularla ilgili olarak
mükemmeliyetçilik arayışı içindedirler. Çoğu kez bu alanlarda
kendilerine koydukları standartlar anne-babalarının, öğretmenlerinin ve
toplumun standartlarının çok üstündedir. Bu durumda anne-babaların
çocuklarına olan sevgilerinin, onların üretkenliklerinden,
başarılarından ayrı olarak, yani herhangi bir koşula bağlı olmaksızın
daima var olduğunu tekrarlamalarında ve bunu çocuklarına
hissettirmelerinde yarar vardır. Böylece onların benlik saygılarını,
‘sevgiye değer bir varlık’ şeklinde yapılandırmalarına yardımcı
olabilirler.
Mükemmeliyetçilik eğilimi ya gelişme ya da acı üreten bir araç gibidir.
Bu eğilim bireyin kendisine odaklandığı zaman kişiyi olağanüstü başarıya
götürebilir, fakat diğerlerine odaklanmışsa, genellikle yersiz
beklentilere, hayâl kırıklığına ve nefrete sürükleyebilir. Eğer
mükemmeliyetçilik tekrar tekrar denemek anlamında ele alınırsa, başarıya
götürebilir. Ama eğer bu eğilim paralize olma, kaçınma davranışları veya
endişe duyguları ile sonuçlanırsa, başarısızlıktan kaçınmak
imkânsızlaşır. Mükemmeliyetçilik geleceğe yönelik ele alınırsa, kişiyi
daha iyi bir yaşam mücadelesi içine sokar, ama eğer geçmişe yönelik
olarak ele alınırsa, kişiyi yapmış olduğu yanlışlardan aşırı ürken bir
duruma getirebilir. Mükemmeliyetçiliğin olumsuz yönlerinden bazıları
yanlışlardan korkma, bu korkunun ilerideki çabaları engellemesi, kendi
standartlarını diğerlerine empoze etme ve birçok alanda aynı anda
mükemmel olma çabasına girmedir.
Ailelerin kendilerinin ve çocuklarının mükemmeliyetçilik eğilimleriyle
başa çıkmaya yarayacak bazı ipuçları:
· Bu eğilimlerini anne-baba kabul etmeli ve çocuklarının kırıklık
duygularını anlayışla karşılamalıdırlar. Kendilerinin de sık sık bu
duyguya kapıldıklarını ve nasıl baş ettiklerini çocuklarıyla
paylaşmalıdırlar.
· Böyle bir özelliğin yararlı bir amaca hizmet edebileceği bilincine
ulaşabilmelidirler. Bazen ulaşılmaları mümkün olmadığında üzüntü
yaratsalar da, ideallerin ve yüksek standartların yararlı olduğunu hem
kendilerine hem de çocuklarına hatırlatmalıdırlar.
· Anne-babalar her alanda mükemmeliyetçilik arayışı içinde olmak yerine,
kendileri için gerçekten önemli olan etkinliklerde bu arayışa
girmelidirler. Çocuklarının hiçbir kimsenin her alanda mükemmel
olamayacağı gerçeğini anlamalarına ve kendilerine öncelikler koymaları
gereğini kavramalarına yardımcı olmalıdırlar.
· Anne-babalar çocuklarının ilk atılımları başarısız olsa da, mücadeleyi
bırakmamaları için onları cesaretlendirmelidirler. Deneye deneye
hedeflerine daha yakınlaşacaklarını, yüksek standartlara ulaşmalarının
zaman ve çaba gerektireceğini onlara hatırlatmalı ve yaşamdan örnekler
vermelidirler.
· Anne-babalar başarısızlıkla karşılaşınca, kendilerini cezalandırmak
yerine, enerjilerini gelecekteki başarılarına odaklamalıdırlar.
Kendilerini yanlışlarıyla kabul eden bir yetişkin modelini çocuklarına
örneklemelidirler. Eğer çocuklar anne-babalarını ara ara mükemmeliyetçi
olmayan örnekler sergileyen bireyler olarak görmezler, yanlışların insan
doğasının doğal bir parçası olduğu şeklinde bir açıklamayla
karşılaşmazlar ve yanlışlardan ders almaları konusunda yetişkinlerden
yardım görmezlerse, kendi yanlışlarını kabullenme konusunda tabii ki
zorlanırlar.
· Mükemmel olma eğiliminin iyi yönleri olduğu gibi kötü yönlerinin de
olduğu gerçeğini anne-babalar çocuklarına açıklamalıdırlar. Bu eğilimi
nasıl kullanacağımız konusunda seçim yapabiliriz. Yanlış yapma
korkusuyla bu eğilimin bizi ya etkisiz hâle getirmesine izin veririz ya
da daha ideal bir dünyanın yaratılması konusunda itici bir güç olarak
onu kabul ederiz.
Çift işlevli sosyal etkileşim
– Anne-babalar sosyal gelişim evrelerine göre çocuklarının sosyal
gelişimlerini desteklemelidirler. Eğer üstün çocuğa yaşıtlarıyla
etkileşim içinde olma fırsatı verilmezse, sosyalleşme açısından
uyumsuzluk beklenebilir. Çoğu zaman üstün çocuklar yalnız çocuklar
olarak karşımıza çıkarlar. Onların yalnızlığı koşulların bir ürünüdür.
Yalnızlık öğrenilmiş bir davranıştır ve nedenleri çeşitlidir. Temelde,
çocuğun kişisel gereksinimleri ve toplumun baskısı arasındaki çatışmadan
kaynaklanır. Toplum üstün çocukların üstün zekâlarının bedelini
ödemelerini ister. Örneğin, bir üstün çocuğun itirafları şöyledir:
“Üstün olmamın getirdiği bir sorun, arkadaşlarımın beni kıskanmaları,
beni farklı olarak düşünmeleri. Ben kesinlikle kendimin onlardan daha
iyi olduğum şeklinde algılanmamı istemiyorum. Aynı şekilde
öğretmenlerimin de öyle düşünmelerini istemiyorum. Öyle düşünmeleri
benim kendimi yalnız ve farklı hissetmeme neden oluyor.”
İşte anne-babalar bu tür çocuklarının bu alanda sorunlar yaşamamaları
için, onların zihinsel düzeyde iletişim kuracakları ve aynı zamanda da
sosyal etkileşim içinde olacakları bir arkadaş grubuna sahip olmaları
konusunda imkânlar yaratmalıdırlar. Eğer bu iki işlevi aynı arkadaş
grubu karşılayamıyorsa, o zaman iki farklı arkadaş grubuna gereksinim
vardır. Gruplardan biri zihinsel yönden bu tür çocukları tatmin
edebilmeli, üstünlüğün getirdiği yükü hissettirmemeli ve onların
paylaşım ve özdeşim içinde olabilecekleri, kendilerine benzer
yaşıtlarından oluşmalıdır.
Diğer taraftan üstün çocukların, izciliği, kamp yaşamını, dans ve sporu
içeren sosyal yaşlarına uygun grup etkinliklerine de gereksinimleri
vardır. İşte aileler bu çocukların küçük yaşlardan itibaren zihinsel ve
sosyal yönden gereksinimlerini karşılayacak bir arkadaş çevresi
yaratmakta başarısız olurlarsa, arkadaşları tarafından farklı ve acayip
olarak damgalanabilirler. Böyle bir damgalanmayı içselleştirme riski
taşıyan bu çocukların toplumdan kopma olasılıkları artar.
Harekete dayalı becerilerin geliştirilmesi
– Anne-babaların, gelişim evrelerine uygun olarak, çocuklarının psiko-motor
becerilerinin gelişimini de teşvik etmelerinde yarar vardır. Sık sık
harekî becerilerin üstünlerde beklenen düzeyde gelişmediğine rastlanır,
çünkü anne-babalar genellikle zihinsel üstünlüğün üzerinde dururlar ve
spor, dans, oyun için gerekli basit harekî becerilerin geliştirilmesi
için fırsat yaratmazlar. Bunun sonucunda da çocuklar gülünç duruma
düşmemek amacıyla, çeşitli spor, dans ve oyunları denemekte isteksiz
kalırlar ve normal yaşıtlarıyla ortak bir noktada buluşma olasılıklarını
azaltırlar (Page, 1983).
Her alanda üstünlük gösterilemeyeceği gerçeği
– Bu tür çocukların her alanda üstünlük göstermeyebilecekleri gerçeğini
de akıllardan çıkarmamalıdır. Çoğu zaman anne –babaların çocuklarına
“Edebiyatta olduğu gibi niçin matematikten de 90 almıyorsun” veya “Öykü
yazmak için harcadığın zaman kadar niçin kimya çalışmaya da zaman
ayırmıyorsun?” gibi sorular sorduklarını görürüz. Oysa anne-babalık
görevinin başlıca amaçlarından biri tam işlev halinde olan bağımsız bir
bireyin gelişmesini teşvik etmek olmalıdır. Eğer aileler çocuklarına
ilgi ve yetenekleri doğrultusunda seçme hakkı tanımazlar, her alanda
üstün başarı beklentisi içinde hedefleri onlara kendileri koyar ve
standartları kendileri belirlerlerse, çocuklarına kendileri için düşünme
ve kendini tanıma fırsatı vermemiş ve dıştan denetimli kişiler haline
gelme olasılıklarını arttırmış olurlar. Bu durumda da hem kendilerine
hem de başkalarına karşı sorumluluk duyguları teşvik edilmemiş olur (Page,
1983; Silverman, 1993).
Yaratıcılık
– Bağımsızlığı engelleyici tutum yaratıcılığın da baş düşmanıdır.
Tutarlı bir disiplin uygulaması – Çocuklara bağımsızlık duygusunu
kazandırmak amacıyla yetişkinlere bazı konularda pasif kalmalarının
önerilmesi, çocuklarını disiplin altına almaları konusunda, ailelerin
önemli rolleri yoktur, şeklinde yorumlanmasına yol açmamalıdır. Toplumu
bazı kurallar ve davranış normları yönetmektedir. Üstün çocuklara, bu
kısıtlamalarla uyum içinde yaşamayı öğretmek, ailelerin sorumluluğudur.
Üstün çocuklar üstünlüklerinden dolayı özel imtiyazlara sahip
olmamalıdırlar ve kabul görmeyen davranışlarına hoşgörü
gösterilmemelidir. Anne-babalar tutarlı bir disiplin uygulayarak ve
benimsedikleri kurallara bağlı kaldıklarını yaşamlarında örnekleyerek bu
konuda çocuklarına yardımcı olabilirler (Page, 1983).
Çalışma alışkanlığının geliştirilmesi
– Üstün çocukların potansiyelleri oranında başarı gösterememelerinin
başlıca nedenlerinden biri çalışma alışkanlığına sahip olmamalarıdır.
Zamanının çoğunu boşa harcayıp, son anda bir şey üretme çabası içine
giren çocuk, tabii ki başarıyı tatma şansına sahip olamaz. İşte bu
nedenle, çocuklarına iç disiplin kazandırarak doğru çalışma
alışkanlığını yerleştirme görevi de ailelere düşmektedir (Page, 1983;
Freeman, J, 1991).
Yaşam felsefesinin oluşturulmasına yardımcı olma
– Üstün çocuklar da normal çocuklar gibi çeşitli gelişim evrelerine
deneyimsiz başlarlar ve zaman zaman kendilerini güvensiz hissedip, uyum
sorunları gösterebilirler. Bu nedenle, kendilerine rehberlik edecek
yetişkinlere gereksinim duyarlar. İşte anne-babalar çocuklarının
benimsemelerini istedikleri değer yargıları ve yaşam stilini bizzat
kendi yaşamlarında örnekleyerek bu yönlendirmeyi sağlayabilirler, çünkü
öğütlerin etkisiz olduğu bir gerçektir. Böylece, çocukların
anne-babalarının sergilediği bu somut yaşam deneyimi örnekleriyle
kendilerini özdeşleştirmeleri, bazı değer yargılarını benimsemeleri ve
bir yaşam felsefesi geliştirmeleri kolaylaşabilir.
Bu bağlamda yetişkinlerin destek vermeleri gereken diğer noktalar da
vardır. Üstün çocuklar yaşamın kendilerine niçin bahşedildiğini, niçin
var olduklarını sorgularlar. Yaşamlarını nasıl yönlendireceklerinin
arayışı içindedirler. Bu çocukların yaşamın taleplerini hissetmeleri
gerekir. Her bir talep karşılandıkça, çocuklar kendi yön ve hedeflerinin
ve gelecek için plânlarının daha çok bilincine varırlar. İşte
anne-babalar üstün çocuklarını yeni deneyimlerle karşılaştırıp
dünyalarını genişleterek, amaç ve hedeflerinin açıklık kazanmasına
yardımcı olabilirler. Yeni deneyimler, kültürel etkinlikleri,
astronomiyi, bilgisayarı veya enerji kaynaklarının keşfedilmesini ve
çeşitli alanlardaki kitaplarla tanışmayı içerebilir. Her bir yeni
deneyimle, çocuklar yaşam düzenlerine katmak istediklerini, seçme
imkânına kavuşurlar. Bu seçme sürecinde üstün çocuklar ailelerinin
destek ve saygısına gereksinim duyarlar. Anne-babaların kendilerinin
düşüncelerine, ümit ve hayâllerine ters düşme riskini göze alarak,
çocuklarının kendi amaçları, hedefleri ve ilgileri doğrultusunda mâkul
kararlar alma bağımsızlığını onlara tanımalarında yarar vardır (Page,
1983).
Üstünlüğün anlamını açıklama
- Çocuklara sadece bazı alanlarda yüksek potansiyele sahip olduklarını
söylemek ve akademik başarıları yüksekse, uyum sorunlarının olmadığını
düşünmek doğru değildir. Burada üstünlüğün ne anlama geldiğini ve
beraberinde ne gibi potansiyel sorunlar getirebileceğini ve bu durumdaki
yaşıtlarının da bu tür deneyimler yaşayabileceklerini onlara
açıklamalıdır. Böylece onları yalnızlık duygusundan arındırmak ve
kendilerini tanımalarına yardımcı olmak mümkün olabilecektir.
Mükemmeli yakalama eğilimleri yanında bu tür çocukların kendilerine
ilişkin bilmeleri gereken başka özellikleri de vardır. Bunlardan biri
çok yüksek düzeyde görülen duyarlılıklarıdır. Bu süper duyarlılıkları,
bireylerarası tepkilere sosyal farkındalık geliştirme şeklinde de
uzantılarını gösterebilir. Sonuç olarak üstün çocuklar sosyal
çevrelerindeki sözel ve sözel olmayan mesajları çok çabuk
yakalayabilirler. Bu özellikleri kendilerine diğerlerinin gözünden kaçan
bilgileri farketme imkânı sağlayabilir. İşte üstün çocukları bu
özelliklerinden haberdar etmekte ve kendi gibi olan diğer yaşıtlarının
da bu özelliğe sahip olduğunu onlara söylemekte yarar vardır. Bu
davranışın basit bir açıklaması bir çatışma durumunu çözmeleri için
yeterli değildir, ama onlara yalnız olmadıklarını bilme rahatlığını
tattıracaktır. |