Milletlerin en büyük güç kaynağı yetişmiş
ve nitelikli insan birikimidir. Geçmişten günümüze toplumların
yüzyıllara yayılan gelişimi incelendiğinde, onlara yön verenlerin hatta
çağları açıp kapayanların “pasif çoğunluk” değil; aktif azınlık denilen
liderlik, üretkenlik ve verimlilik gibi özelliklere sahip “Üstün veya
Özel yetenekli kişiler olduğu görülmektedir.
Aynı şekilde, “kalkınmış ülke” olarak ifade
edilen ülkelerin kalkınma sürecinde ; fen bilimleri, edebiyat, sanat,
ekonomi ve siyaset gibi alanlarda öne çıkan kişilerinde yine “Üstün veya
Özel yetenekli çocuklar arasından çıktığı gözlenmiştir.
Bu noktadan hareketle, üstün ve özel
yetenekli çocukların yeteneklerini geliştirerek, kapasitelerini en üst
seviyede kullanmalarını sağlamak , ülkemizin bugünü ve geleceği
açısından büyük önem kazanmaktadır.
Günümüze kadar, kuşaklar boyunca üstün ve
özel yetenekli çocuklar üzerinde düşünmüş olsak da, onlara imrenme,
korku ve aşağılanmayla karışık bir tutumla yaklaşma yanlışından
kurtulmamış bir toplumuz. Ülkemizde bugün bile pek çok kimse, “Üstün
veya Özel yetenekli çocukların yabansı ve yadırgatıcı davranışlara
sahip oldukları yanılgısına sahiptir.
Okul öncesi dönemde bir çocuğun
yetiştirilmesindeki en önemli yük, hiç kuşkusuz ailesinin
omuzlarındadır. Sürekli gelişen ve değişen günümüz dünyasında, durmadan
artan sorunlarla mücadele etmek zorunda kalan ailelerin görev
sorumlulukları, üstün veya özel yetenekli çocuklara sahip olmaları
durumunda bir kat daha artmaktadır. Çünkü, ailelerin bu özellikteki
çocuklarına yaklaşımları, diğer çocuklarına gösterdikleri tutum ve
davranışlardan farklı olmak zorundadır. Bu tür çocukların sahip
oldukları farklı yapı ve duyarlılık, ebeveynin ona yaklaşım ve
davranışının da farklı olmasını gerektirmektedir doğal olarak.
Üstün ve özel yetenek, bireylerin gerek
bilim gerekse sanat alanında başarılı olmaları için gereklidir; ama tek
başına yeterli değildir. Üstün veya Özel yetenek başarıyı etkileyen
diğer etkenlerle uygun koşullarda bir araya geldiği zaman, bireyler için
önemli bir güç kaynağına dönüşmektedir. Ancak üstün veya özel
yeteneklilerin ciddi bir risk grubu olduğu da unutulmamalıdır. Yüksek
zihinsel potansiyelleri uygun şekilde geliştirilip yönlendirilebilirse,
üstün veya özel yetenekli kişilerin başarılı bir birey olacakları ve hem
ülkemize hem de insanlığa önemli katkılarda bulunacaklarında kuşku
yoktur. Aksi halde, kendileriyle barışık olmadıkları gibi aile ve toplum
için de sorunlu bir grup haline dönüşebilir.
Üstün ve özel yetenekli bireyleri, bu
olumsuz sonuçla karşılaşmamaları ve sahip oldukları yetenekleri, gerek
kişisel gerek toplumsal başarıya ulaşmaları ve mutluluğa kavuşabilmeleri
yönünde değerlendirebilmeleri için, “üstün ve özel yetenekli çocukların”
özellik ve gereksinmeleri ile aile bireylerinin bu özellikteki çocuklara
yaklaşımlarının nasıl olması gerektiğinin bilinmesi gerekmektedir. Bunun
yanı sıra, onların özel öğrenme gereksinmelerine cevap verecek ve
öğrenme hızlarına uygun “eğitim modellerinin geliştirilmesi” ne de
acilen ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, üstün ve özel yetenekli
çocuklarımızın feda edilmemesi ve yeteneklerinin kayba uğratılmaması
için ilk görevimiz, onlar hakkında etraflıca bilgi edinmektir.
Unutulmamalıdır ki, uygar dünyadaki
yerimizi sağlamlaştırmak istiyorsak, yeteneğin her zerresine, zekanın
her kıvılcımına ve maharetin her en küçük ışığına bile ihtiyacımız
vardır.
* Metin UZUN : Milli Eğitim Bakanlığı Özel
Eğitim Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü |