IQ
Nedir?
En geniş manasıyla bir
genel zihin gücü. Psikolog Terman’a
göre, zekâ “mücerret (soyut) düşünme yeteneği” dir. Davis, zekâyı, “edinilen bilgilerden faydalanarak
meseleleri halletme kabiliyeti” olarak açıklar. Stern ise, “yeni karşılaşılan
hallerin gereklerini, düşünme yeteneğinden faydalanarak karşılayabilme, yeni
hayat şartlarına uyabilme gücü” olarak görür. Bergson’un klâsik tarifine
göre zekâ, “evvelce elde edilmiş tecrübe ve bilgilerden istifade ederek bugünkü
hayat meselelerini çözmek ve hayat şartlarına uymak kabiliyeti” dir. Hinsie ise zekâyı, üç ana gruba ayırarak tarif etmektedir. Bu
müellife göre, abstre (mücerret, soyut) fikir ve sembolleri anlama ve kullanma kabiliyeti teorik zekâyı; muhtelif makine ve âletleri anlama, çalıştırma ve keşfetme
kabiliyeti mekanik zekâyı, insani münasebet ve içtimai hâdiselerle ilgili durumlarda akıllı ve
mantıkî bir şekilde hareket etmek kabiliyeti ise sosyal zekâyı teşkil
etmektedir.
Zekâ, akılla karıştırılmamalıdır. Zekâ, bir meleke, bir
alışkanlıktır. Bu kuvvet yardımı ile insan, bilinen şeylerden bilinmeyenleri
çıkarır. Delilleri toplayarak aranılan şeyleri bulur. Zekâ, sebep ile netice
arasındaki bağlılıkları bulmak, benzeyiş ve ayrılışları anlamaktır. Akıl
anlayıcı bir kuvvettir. Hakkı batıldan, iyiyi kötüden,
faydalıyı zararlıdan ayırt etmek için yaratılmıştır. İsviçreli Clapare de zekâyı, “yeni icap ve
vaziyetlere, zihnin en iyi şekilde uyması” diye anlatmıştır. Yani muhite uymayı sağlayan bir kuvvettir. Tek hücreli
hayvanlar, muhitin yalnız tesir etmesi ile hal değiştirerek bu tepkiye uyar.
Daha ileri olan eklembacaklılarda, tepkilere içgüdüler de katılır. Kemikli hayvanlarda, bu iki kuvvete
alışkanlık da karışır. En yüksek hayvanlarda ve insanlarda ise, muhite uymak
için yeni bir faaliyet, bir davranış ortaya çıkar ki, bu da zekâdır.
Bergson diyor ki: “Her asrın geri kalmış
kısımları, tabiata uymak,
hayvanlar ve kendileri arasında münasebet kurmak için
âletler yapmıştır. Bu aletler, zekâ ile yapılmıştır.” Alet yapmak, teknikte
yükselmek akla değil, zekâya alâmettir. Zekâ, içgüdüden yukarı, akıldan aşağı,
bir şuur basamağıdır. Aklın tatbikçisi gibi olan zekâ, akıldan önce teşekkül
etmektedir. Akıllı kişiler, teorik yollar ve kaideler
ortaya koyar. Zeki kimse, bunların pratiğe tatbikini sağlar. Zekâ düşünebilme
kuvvetidir. Fakat, düşüncelerin doğru olması için,
akıl lâzımdır. Zeki insan düşüncelerinin doğru olabilmesi için bir takım
prensiplere muhtaçtır. Bu prensipleri idare eden
akıldır.
Her zeki kimseyi akıllı sanmak doğru değildir. Zeki bir
kimse, büyük bir kumandan olabilir. Akıllı kimselerden öğrendiği usulleri, yeni harp vaziyetlerine uydurarak, kıtaları
fethedebilir. Fakat aklı az ise, bir hata ile,
başarıları felâkete döner. Meselâ Napolyon’un zekâ saçan askerî plânları,
zaferleri ve akılsız hareketlerinin sonu olan felâketleri meydandadır. Üçüncü
Selim Han zamanında, Napolyon’un, Suriye’de, İslâm
askerleri karşısında bozguna uğrayarak nasıl kaçtığı tarihlerde yazılıdır. Bir aslanın zekâsı, insan zekâsı
kadar kuvvetli olsaydı, bu aslan
öteki aslanlardan, on bin
kat daha çok korkunç olurdu.
Zekâ, yeni doğmuş bir çocukta potansiyel olarak vardır,
zamanla olgunlaşır. Fikrî gelişimin en hızlı olduğu zaman onuncu yaşa kadar
olan dönemdir. Zekânın gelişmesi, beynin ve sinir sisteminin olgunlaşmasına
dayanır.
Normal olarak, zekâ, doğuştan
itibaren şahsın olgunluğa
erdiği 15-25 yaşlara kadar devamlı olarak artmaktadır.
Fizikî ve bedenî büyüme ve gelişmede de olduğu gibi, zekâdaki gelişmenin ilk
beş senesinde çok süratli olmasına mukabil, 10-16
yaşlarda gitgide yavaşlamakta ve 15-20 yaşından sonra tamimiyle durmaktadır. 20 yaşına kadar gelişen zekâ,
ondan sonra 7-8 senelik bir duraklamayı takiben hızla
zayıflamakta ve düşmektedir.
Zekânın ölçülmesi:
Zekâ birtakım testler aracılığıyla ölçülebilir. Bu gayeyle birçok test geliştirilmiştir.
Tarihte
bilinen ilk zekâ testi Osmanlı Devletinde uygulanmıştır. O zaman saraya bağlı
olan Enderun adlı mektebe, Müslüman ve gayri
müslim çocukları bir çeşit zekâ testiyle seçilerek
alınırlardı. Enderun, idareci ve devlet adamı
yetiştirirdi (Bkz. Enderun). Batıda kullanılan ilk
zekâ testini bir Fransız psikologu olan Alfred
Binet ve Dr. Theodor Simon yapmıştır. “Binet-Simon
Testi” adı altında 1905 yılında yayınlanan bu test, Paris ilkokullarında
başarısız kalan öğrenciler arasında zekâca geri olanlarla zekâca normal olup,
olumsuz çevre faktörlerinden dolayı başarısız kalanları ayırt etmek gayesiyle meydana getirilmiştir.
Zekâ testleri muhtelif yaşlardaki çocukların normal olarak
(yani % 50’sinin) yapabilecekleri işlerden,
çözebilecekleri problemlerden ve cevaplandırabilecekleri sorulardan meydana
getirilmiştir. Bu tipik sorular, problemler ve işler, etraflı incelemelerden
sonra tespit edilmiştir.
Zekâ yaşının doğum yaşına bölünmesiyle zekâ derecesi
tespit edilir. Kesirden kurtarılması için 100 ile çarpılarak elde edilen rakama
“zekâ bölümü” (IQ) adı
verilir. Yani:
İnsanları zekâ derecelerine göre düşükten yükseğe doğru
sıralarsak, normal dağılma eğrisi (çan eğrisi) elde edilir.
Zekâ bölümlerinin (IQ) mânâları şunlardır:
IQ 0- 25 arası “ağır gerilik”
(idio)
IQ 26-50
arası “orta gerilik” (embesil)
IQ 51-75
arası “hafif gerilik” (debil)
IQ 76-90
arası “sınır zekâlılar”
IQ 91-110
arası “normal zekâ”
IQ 111-125
arası “ileri zekâ”
IQ 126-140
arası “üstün zekâ”
IQ 140-155
arası “çok üstün zekâ”
IQ 156-ve üzeri “dehâ”
Üstün zekâlılık:
1000 rastgele
çocuk alınırsa, ancak 10 tanesinin bölümü 140 ve biraz
üzerinde olur. 160 ve 160’ın üzerinde olanların oranı ise binde birden bile
azdır. Bir bakıma yeryüzündeki tekniğin bulucuları ve taşıyıcıları bu
zekâlardır. Üstün zekâlı çocuklar üzerinde yapılan geniş araştırmalar, bunların
özellikleri hakkında bize şu bilgileri vermektedir: Her şeyden önce, bu
çocuklar vücut sağlığı bakımından normalden üstün bulunmaktadırlar. Öyle ki,
doğdukları zamanki boy ve ağırlık ölçüleri normalin üstündedir. Bebeklik
devresinde daha az hastalık geçirmekte ve öteki bebeklerden daha fazla
uyumaktadırlar. Bu çocuklar erken diş çıkarmakta, erken yürümekte ve erken
konuşmaktadırlar. Okulda çabuk ilerleme göstermekte ve teorik konulara daha
fazla ilgi duymaktadırlar. Genel olarak el maharetini
gerektiren konulara, beden eğitimi ve resim derslerine fazla ilgi
göstermemektedirler. Vakit geçirmek için yaptıkları faaliyetlerde okuma büyük
yer almaktadır. Oyun oynarken kendilerinden büyük arkadaşları tercih
etmektedirler. Ergenlik çağına akranlarından daha erken girmektedirler.
Şurası da muhakkaktır ki,
sadece
üstün zekâya sahip olmak her şey demek değildir. Çok zeki oldukları halde
hayatlarını cezaevlerinde geçiren kimseler de çoktur (Bkz. Psikopati). Zekânın üstünde akıl dediğimiz kuvvet
vardır ve zekânın iyi yönde kullanılması önemlidir. Dini
ve ahlâkî terbiye, çevre şartları ve hayat tecrübeleri zeki doğmuş olmanın yanı sıra büyük ehemmiyet taşır.
Öte yandan, okulda ve okul sonrası yaşayışta elde edilen başarılar tabii ki,
alınan eğitimle de ilgilidir. Eğitim ancak mevcut olan bir
kabiliyeti
geliştirir.
Üstün zekâlı çocuklar yalnız kendileri,
aileleri
veya memleketleri için değil, bir bakıma bütün dünya için önem taşımaktadırlar.
Çünkü, özellikle ilim dallarında onları bekleyen
çözülmemiş problemlerin cevapları; yapılacak keşifler, bulunacak ilâçlar bütün
insanlığın malı olacaktır.
1. İrsî (soyaçekim) zekâ gerilikleri: Hafif derecedeki
zekâ geriliklerinin büyük bir kısmını bu grup meydana getirir. Anne ve babanın
geri zekalı olması hâlinde çocuk da geri zekâlı
olabilecektir. Alkolizm, toksikomani, aşırı yaşlılık
buna etken olabilir.
2. Gebelik sırasında annenin ve bebeğin karşılaştığı
tehlikeler, önemli birer sebep sayılabilir: Çocuğu düşürme denemeleri,
özellikle hamileliğin ilk üç ayında annenin
kızamıkçık, çiçek, toksopalsmosis,
kabakulak, kızamık, çocuk felci, su çiçeği, mikrobik sarılık, grip, boğmaca,
tifüs, kızıl, sıtma geçirmesi gibi. Bu hastalıklardan birine yakalanan kadının,
doğacak çocuğunun muhakkak geri zekâlı olması söz konusu değildir. Gebelikte
röntgen çektirme, sigara ve alkol kullanma yine zekâ geriliğine sebep olabilir.
3. Doğum sırasında çocuğun beyninin zedelenmesi, beynin
oksijensiz kalması yine önemli sebeplerdendir.
4. Dört-beş yaşına kadar beyin ve sinir sistemi hızlı bir
olgunlaşma (tekâmül) hâlindedir. Bu olgunlaşmayı engelleyen sebepler (enfeksiyonlar, kafa travmaları ve zehirlenmeler), zekâ
gelişiminin duraklamasına veya aksamasına yol açabilirler. Beynin, daha çok
virüs adı verilen mikroplarla ortaya çıkan, ansefalit
dediğimiz iltihabi
hastalığında hayati tehlikeleri olabilir. Hastalığı atlatanların bir çoğunda zekâ geriliği görülür. Küçük yaşlardaki boğmaca
diğer bir sebeptir. Menenjit, ciddî kafa darbeleri, ağır orta kulak
iltihapları, beyni etkileyen zehirlenmeler zekâ geriliğine yol açabilirler.
5. Beynin gelişmesini doğuştan veya erken çocukluk çağında
engelleyen mühim sebeplerden biri de kafatasının yapı anormallikleridir. Mikrosefali (küçük beyin) bunun
tipik örneğidir. Kafa içi sıvılarının basınç artması sonucu başın büyümesi ve
gelişmekte olan beynin sıkışması şeklinde meydana gelen, hidrosefali denen
hastalıkta zekâ geriliği oldukça sıktır. Bütün bunların dışında, kromozom anormallikleri
yine irsî (soyaçekim) bir başka zekâ geriliği sebebidir. Mongolismus denen, Moğol ırkını andıran çocuklar,
geri zekâlıların önemli bir kısmını meydana getirirler. Zekâları hafif veya
orta derecede geridir. Normalde 46 olan kromozom sayısı 1 artarak 47 olmuştur.
Daha çok ileri yaşlarda doğum yapan annelerin çocukları arasında da rastlanır.
Zekâ geriliğinin sıralanması:
Zekâ gerilikleri, zekâ bölümlerine
göre şu şekilde sıralanır:
IQ’ su 0-25
olanlar ağır geridir (idio):
Bütün zekâ faaliyetleri hemen hemen
yok gibidir. Buna ilâveten birtakım bedenî gelişme kusurları da vardır.
Kurumlarca korunması gerekir. Bâzı basit alışkanlıkları
bile kazandırmak mümkün değildir. Bazıları birkaç
cümleyle konuşma öğrenebilir. Büyük kısmı konuşmaz. Çoğu tuvalet, beslenme
alışkanlıkları kazanamaz. Büyük bir kısmında yürüme bile gelişemez. Çoğu erken
yaşta ölür.
IQ’ su 26-50
arası olanlar orta geridir (embesil):
Normal bir çocuğun kabiliyetinin yaklaşık en fazla yarısı kadar kabiliyeti
gelişeceğinden, konuşmaları ve sosyal intibakları daha sınırlı ve geç
olacaktır. Çok az bir kısmı 10-12 yaşından sonra basit
okuma yazma öğrenebilir. Kelime hazineleri kıttır. Günlük yaşantıları için
gerekli olan basit uyum ve alışkanlıkları kazanabilirler. Fazla sorumluluk
taşımayan basit el zanaatlarında
veya tarla-bahçe işlerinde 13-14 yaşından itibaren
çırak niteliğinde çalıştırılırlarsa, işe uyum sağlayabilirler. Esasen en doğru yol da budur. Çevrelerince geri oldukları
kolayca fark edildiklerinden, alay konusu edilmemeleri, bilakis korunmaları,
desteklenmeleri gerekir.
IQ’ su 51-75
arası olanlar hafif geridir (debil): Zorlukla da olsa
ilkokul öğretimine başlayabilirler, bir kısmı okulu bitirebilir, bir kısmı ise
okula hiç devam edemez. Bu seviyedeki gerilerin kendine mahsus, hafif ve yavaş
ilerleyen eğitim programı çerçevesinde, özel alt sınıflarda eğitim görmeleri
gereklidir. Büyük şehirlerimizin bazı ilkokullarında
böyle sınıflar vardır. Bu çocuklarda dikkat, muhakeme,
hafıza, irade zayıf gelişir. Fikir üretimi kıttır. Heyecanları değişken olup,
telkine kolayca yatkın olduklarından gençlik ve yetişkinlik yaşlarında kolayca
suça yönelebilirler, şaka kaldırmazlar. Geri oldukları kolayca fark edilemez,
uyumsuzlukları terbiyesizlik sayılabilir. Yetişkin çağa vardıklarında 11-12 yaşındaki bir çocuğun zekâsına sahip olabilirler.
IQ’ su 76-90
arası olanlar sınır zekâlıdırlar: Normalle geri arasındaki kişilerdir.
Zekâ geriliğinin oranları:
Bu bölümlenmeye göre, zekâ bölümü
(IQ) 75’ten aşağı olan
çocuklar geri zekâlı sayılır. Bunların çocuk kesimindeki oranı % 3
dolayındadır. Sınır zekâlılar ise % 10-15 arasındadır.
Zekâ bölümü 90’ın üstünde olanlar normal zekâlılardır. Bütün geri zekâlıların
yaklaşık % 75’i hafif, % 20’si orta, % 5’i ağır gerilerdir.
Zekâ geriliğinde tedavi:
Şayet bir çocukta zekâ geriliği
ortaya çıkmışsa, bunun giderilerek tedavisi mümkün değildir. Burada esas tedavi, mevcut zekâ kabiliyeti ile en yüksek verimde,
çocuğun aktivitesini ve topluma uyumunu sağlayabilmek, mümkün olan seviyede
öğretimini sürdürebilmektir. Yani eğitimini yapmaktır.
Psikomotor eğitim (yürüme,
denge, koşma hareketleri, ince el becerileri) önceleri önemlidir. Konuşma
eğitimi özel bir yer tutar. Ayrıca günlük hayatta gerekli olan bilgiler ve
alışkanlıkların (beslenme, tuvalet, tehlikelerden sakınma gibi) kazandırılması
gerekir. Bu uygulamalarda müspet
davranış ve fiilleri teşvik, tasdik etme ve mükâfatlandırma, daha sonra da
tekrarlayarak pekiştirme başlıca prensiptir. Menfi davranışlar engellenmeli ve
doğrusu öğretilmelidir. Aile ile de işbirliği
yapılarak, evdeki yaşayışın da tedavinin paralelinde tesirini sağlamak
gereklidir.
Zekâ testleri:
Zekâ testlerinden sık kullanılanlardan
bazıları
şunlardır:
Cattell Zekâ Testi:
Kültürden arınmış bir testtir.
Bütün toplumlara uygulanabilir. Üç çeşidi vardır: Birincisi 4-8
yaş arasındaki çocuklar ve debiller (hafif zekâ
gerisi olanlar) için; ikincisi 8-12 yaş arası çocuklar ve bütün yetişkinler
için; üçüncüsü yüksek seviyedeki genç ve yetişkinler için hazırlanmıştır.
Sorulan soruların belli bir zaman içinde cevaplanması istenir.
Alexander Pratik Zekâ Testi:
Bu testle ilkokulu bitiren
çocukların teknik kabiliyetlerini ölçmek ve onları
daha ileri sınıflara (özellikle sanat okullarına) yöneltmek maksadıyla
hazırlanmıştır. Test aynı zamanda özel sınıflarda okutulması icap eden çocukların tespitinde
çok işe yaramaktadır. Testte tahta kutulardan, boyalı küplerden çeşitli
problemler çözülmesi istenir.
Porteus Labirent Testi:
Zekâ fonksiyonunun özel bir şeklini ölçer. Meselâ, bazı vaziyetlerde temkinli davranmak, ileriyi görmek,
çeşitli engellerden kendini korumak gibi. Bu test bilhassa bir insanın bugünkü hayatındaki davranışlarda gösterdiği kâbiliyeti tespit eder.
Yaş 4:
1) Anlayış: “Ne yaparsın?”
-Uyku gelince
-Üşüyünce
-Acıktığın zaman
2) Dört rakamı ezberden tekrarlamak:
-4-3-7-9
-4-8-5-6
-9-1-5-7
Yaş 7:
1) Farklarını söylemek:
-Sinekle kelebek
-Taşla yumurta
-Tahtayla cam
Yaş 10:
1) Saçma cümleler: “Burada saçma olan
nedir?”
a) Adamın biri diyor ki: “Öyle bir yol biliyorum ki,
evimden şehre doğru yokuş aşağı, şehirden evime doğru da yokuş aşağı.”
b) Dün polisler
vücudu parçalara
ayrılmış bir ceset buldular. Bu şahsın kendini öldürdüğü zannediliyor.
c) Bir mühendis diyor ki: “Trende ne kadar çok vagon varsa
tren o kadar çabuk gider.”
d) Dün bir tren
kazası oldu,
fakat çok önemli değil, yalnız 48 kişinin öldüğü söyleniyor.
Yaş 12:
1) Benzeyişleri kavramak: “3 şey nasıl birbirine benzer?”
a) Yılan, inek, serçe
b) Kitap, öğretmen, gazete
c) Yün, pamuk, deri
d) Bıçak, kuruş, demir tel
e) Gül, patates, ağaç
Binet-Terman zekâ testinin değerlendirmesi ise şöyle olur:
140 ve üstü deha
120-140 yüksek zekâ
95-120 normal zekâ
80-95 orta zekâ
70-80 aşağı zekâ
50-70 debil
20-50 impesil
0-20 idio
ZEKÂ
GERİLİKLERİ;
Alm. Schwachsinn (m),
Fr.
Arrierations (f. pl.) mentales,
İng.
Feeble-mindedness, backwardness.
Çeşitli
sebeplerden dolayı meydana gelen ve değişik derecelerde olabilen zekâyla ilgili
hastalıklar. Zekâ, öğrenme, öğrenilenden faydalanabilme, yeni durumlara
uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilmek kabiliyetidir
(Bkz. Zekâ). Zeki insan,
öğrendiğini değerlendiren ve yeni durumlara yeni çözümler getirebilen kişidir.
Zekâ geriliği, gelişim dönemlerinden kaynaklanan ve
ahenkli davranışlardaki bozulmayla birlikte olan, genel zihnî fonksiyonlarda
normalin altında olma hâlidir. Sebebi ne olursa olsun, zekâ geriliği gösteren
çocukta en belirgin özellik, konuşmanın başlamamış olması veya çok yavaş
gelişmesidir. Beden gelişmesi de yavaştır. Başı dik tutma, emekleme, yüzme,
oturma, koşma genellikle geç başlar.
Zekâ geriliği oranının, toplam
nüfusun
% 2-3’ü kadar olduğu kabul edilmektedir.
Zekâ gerilikleri şu şekilde tasnif edilebilir:
1. Derin zekâ geriliği:
0-5 yaş arası çocuklar, tam bağımlı
çocuklardır. Genellikle kurum ve hastanelerde devamlı
bakım ve gözetim altında tutulurlar, pek uzun yaşamadıkları ileri
sürülmektedir. 6-20 yaş arasındakiler tek tek kelimelerle sınırlı olarak
ihtiyaçlarını anlatabilirler, tuvalet eğitimi ve yeme gibi konularda çok az da
olsa eğitilebilirler. 21 yaş üstündekilerde ise bazı
hareket ve konuşma, ses kabiliyetlerinde ilerleme olabilir. Tuvalet ve yeme
alışkanlıklarını sürdürebilirler, özel bakımı gerektirirler.
2. Ağır zekâ geriliği,
3. Orta derecede zekâ geriliği,
4. Hafif derecede zekâ geriliği,
5. Sınırda ve donuk zekâlı normal çocuklar: Ağır öğrenen
çocuklar olarak bilinirler. Bunlar için özel eğitim uygulanmamakta, ilkokul
eğitimini 1-2 sene geriden takip etmektedirler. Bunlar
geri zekâlı düzeyde değillerdir, ama yaşıtlarından çok daha geç ve güç
öğrenirler. Çabuk kavrayamaz ve öğrendiklerini çabuk unuturlar.
Zekâ testleriyle çocukların zekâ yaşları tespit
edilebilmektedir. Şayet yedi yaşındaki bir çocuk kendi
yaşı için hazırlanmış testleri başarırsa, zekâsı yaşına uygundur denir. Şayet on iki yaş için hazırlanmış testi de başarırsa zekâsı
yaşına göre çok üstündür denir.
Zekâ geriliklerinin sebepleri:
1. Doğum öncesi faktörler:
İrsiyet, alkolizm, toksikomani,
aşırı yaşlı ana-baba vb.
2. Lipid
metabolizmasına bağlı bozukluklar.
3. Karbon hidrat metabolizmasına bağlı bozukluklar.
4. Hormonal
bozuklukları: Normal tiroit
bezinin az çalışması.
5. Kromozom bozuklukları: Down sendromu
(Mongolizm).
6. Gebelik sırasında annenin geçirmiş olduğu enfeksiyon hastalıkları: Frengi, kızamıkçık, çiçek, su
çiçeği, toksoplasmosis,
kabakulak, kızamık, mikrobik sarılık, grip, boğmaca, sıtma, kızıl vb.
7. Gebelik zehirlenmesi, kontrol altına alınmayan annenin
şeker hastalığı, yetersiz beslenme,
kontrolsüz
ilâç kullanma, sigara, alkol ve benzeri alışkanlıklar.
8. Doğum esnasında meydana gelen
travmalar, bebeğin oksijensiz kalması, kan uyuşmazlığı sonucu meydana gelen
öldürücü sarılık (Kernicterus)
zekâ geriliklerine yol açabilmektedir.
9. Çocuklarda meydana gelen menenjitler, beyin
iltihapları, travmalar, çocuk beyin felci, sara
nöbetleri ve zehirlenmeler de zekâ geriliklerine yol açabilmektedir.
10. Sosyal ve moral sebeplerden zekâ geriliği
olabilmektedir: Toplumun sosyal şartları, ailenin
yapısı ve görgüsü, maddî imkânsızlıklar, eğitimsizlik, beslenme bozuklukları,
harp, esaret gibi ağır şartlar vb.
Teşhis:
Bebeklik çağında teşhis koymak zor olup, itina isteyen bir iştir. Anne ve babadan çok iyi bir hikâye
alınmalı ve şüpheli kalan her şey sorulmalıdır. Çocuğun dikkatli bir gözlemi ve
muayenesi, zekâ geriliği teşhisini koyma kadar,
sebepleri konusunda da aydınlatıcı olmaktadır. Nörolojik belirtilerin görülüş
sıklığı ve ciddiyeti, zekâ geriliği konusunda oldukça mühim ipuçları
vermektedir. İdrar, kan ve kromozom tetkikleri de teşhiste oldukça faydalı
olabilmektedir. İşitme ve konuşmanın değerlendirilmesi, psikiyatrik ve
psikolojik muayene ile çocuğun zekâ yaşının tespiti,
teşhisinin diğer unsurlarını teşkil etmektedir.
Çok değişik durumlar zekâ geriliğini taklit edebilir.
Özellikle körlük ve sağırlık, yanlışlıkla zekâ geriliği şeklinde
değerlendirilir. Konuşma bozuklukları ve çocuk beyin felci, çocuklar normal
olduğu halde, sıklıkla zekâ gerisi intibaını verebilmektedir. Bunun için teşhis
konurken çok dikkatli olunmalıdır.
Zekâ geriliklerini önleme:
Bunun için en önemli husus, zekâ
geriliğine yol açan
faktörlerin giderilmesidir. Bunu sağlamanın en etkili yolu da toplumun
eğitimidir. Ayrıca, kan uyuşmazlıklarının önceden tespiti gibi konularda
genetik, danışma da önemli bir yer tutar.
Hastalıkların erken teşhisi ve uygun
tedavi
metotlarıyla, hasar
yapmadan kontrol altına alınabilmesi de oldukça mühimdir. Meselâ tiroid bezinin yeterli çalışmama
hâli erkenden tespit edilip tedavi cihetine gidilince,
çocukta meydana gelecek olan zekâ geriliği önlenmektedir.
Tedavi:
Tedavide gaye; zekâ geriliği
gösteren çocukların kapasitelerini, ulaşabilecekleri en üst seviyeye çıkartmak,
kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek hâle getirmek, ailelerine ve topluma yük
olmaktan kurtarmak ve nispeten mutlu bireyler hâline getirmektir.
Tedavi, hastalığın cinsine göre değişmekle
beraber temelde
davranış şekillendirilmesi, ana-babadan faydalanma, bakım ve kısımlardan
faydalanma, fizikî rehabilitasyon ve birtakım özel
eğitimleri ihtiva etmektedir.
KAYNAK:
www.gramerimiz.com