Evet doğru
söylüyorum, ateş tutuşturulunca çıranın değeri kalmaz. Anlam
derinliği olan bu sözü “kimsenin çırası olmayın.” cümlesi
ile birleştirdiğimde toplumsal yaşamdaki karşılıkları
zihinlerde belirmeye başlar. Toplum mühendisleri veya köşe
tutucular çıra olacak kişileri belirlerken
antropolojik, folklorik özelliklere dikkat ederler. En ideal
çırayı seçmek için “incecik eleklerinden” geçirirler.
Tarihsel süreçlerde cereyan eden toplumsal olaylar yansız tahlil
edildiğinde kişiler, gruplar, ideolojiler, kutsallar
ekseninde aday çıraların belirlendiği görülmektedir. Her
ideoloji kendi kahramanını üretmek zorundadır. Karşıt
taraftarlar birbirlerini daima zem eder. Doksan dokuz
iyi yerine bir kötü yön keşfedilir ve afişe edilerek
itibarsızlaştırma tezgahı kurulur. Buna algı oyunu
denir.
|
Çıra
olanlar büyük ateş tutuşturmakla
dünyayı kendince salladıklarını
zannederler. Oysaki zanların
çoğu yalandır. Çıraların
kendilerini feda etmeleri için
argümanlar, ötekileştirme
marşları, bilgi çarpıtma,
fısıltı gazetesi, tabular
üzerinden galeyana getirme,
değerler üzerine kurgu gibi
farklı yöntem ve teknik
kullanılır. Yakın tarihteki
yakılıp saklanmaya çalışılan ve
beşerin hafızasından silinemeyen
gerçekler buna şahittir. Suç
yoksa belge yakılmaz. Çünkü
arşiv bir ülkenin en önemli
hazinesidir. "Taraflarla işim
olmaz." diyenlerin dem ve damarlarına
basıldığında fanatik taraftar
oldukları ortaya çıkar. Bu
yüksek tepeden bir anda
aşağılara yuvarlanmak gibi bir
şeydir. Kandırmaca üzerine
kurgulanan bir kişilik sükût
etmeye mahkûmdur.
Toplum mühendisleri çıra olacak
kişi veya gruplar üzerine ar-ge
çalışması yapar.
Kor ateşten yanmamak için nasıl
maşa icat edilmiş ise
toplumu manipüle edecek
maşalar gereklidir. Maşadan
kolaylıkla vazgeçilebilir. Sahi
maşanın ederi ne kadar ki?
Maşalar hiçbir zaman
bitmeyecektir. Rengi, metali,
alaşımı farklı olabilir ama maşa
maşadır işte! Maşalar kullanılıp
bir kenarı atıldıklarında itiraflar
başlar. İtiraf, çıkarların
bitmesi ve içteki vicdan
azabının dile gelmesidir. İnsan
yapı taşında bulunan“çıkarına meyilli” olma
özelliğinden dolayı vicdanını
susturabilir veya sesini
kısabilir. Temiz bir vicdan şaşmaz
bir terazidir gerçekte. Suç;
inanç,
töre, intikam kavramları üzerine
inşa edildiğinde vicdanın sesi
cılız kalır. İnsan, vicdanının
baskısından kurtulmak için
bahaneler uydurur. Zayıf
karakterliler kendinden çok
mağduru suçlayıp atağa geçerler.
Böylece suçunu hafifletme hesapları
yaparlar. Mazlumun sesi zalimden
hep az çıkmıştır.
Oyun
kuranların oyunlarının bozulduğu
bir gün hesap defterleri yüzlere
okunduğunda gerçek kazananın
hangi taraf olduğu apaçık ortaya
çıkacaktır. İyiler eninde
sonunda, er veya geç, kazanır.
|