1867'de
keşfinden
beri
DNA'nın
her
canlının
her
hücre
çekirdeğindeki
uzun
aşırı
ince
iplikler
seklinde
bulunduğu
görüldü.
DNA'nın
vücudumuzun
her
hücre
merkezinde
2 metre
sarılmış
uzunluktadır.
DNA altı
yapı
taşından
ibarettir.
.
DNA'nın
kendini
çoğaltma
yeteneği
olayları
bölünme
ve
korunması
seklindeki
hayati
olayları
kontrol
eder.
Hücrenin
çoğalma
ve
bölünme
özelliği
canlı
yaratıkları
cansız
maddeden
ayıran
temel
etkenlerden
biridir.
Ve bu
nedenle
DNA
yasamın
temeli
sayılmaktadır.
Watson
ve
Cirick'e
göre
DNA'nın
çalışma
prensibi
bu
bileşiğin
yapısı
yoluyla
en iyi
biçimde
anlaşılabilecekti.
Yıllarca
süren
ümitsiz
çabalardan
sonra
iki
arkadaş
1953
ilkbaharında
her biri
farklı
biçimdeki
6 temel
DNA yapı
taşından
birini
gösteren
el
büyüklüğünde
saç
parçaları
kestiler.
Daha
sonra
kimyasal
bağların
yerine
geçen
hareketli
ek
yerleri
kullanmak
suretiyle
parçalar
çeşitli
şekillerde
yapıştırıldı.
Aylarca
süren
çabaları
sonuç
vermeyince
iki
arkadaş
vazgeçmeye
karar
verdiler.
Bir gece
yarısı
Watson
helisel
bir
merdiven
rüyası
gördü.
Ertesi
sabah
Crick'e
rüyasını
anlattı.
3 gün ve
gece
sürekli
çalışmadan
sonra
iki
bilim
adamı
1920'lerde
sanat
dünyasını
altüst
eden
kübist
heykellerden
birine
benzeyen
tuhaf
bir
model
yaptılar
bu
günümüzdeki
çift
helisin
ilk
modeliydi.
Yapılan
bulusun
devrim
niteliğindeki
sonuçları
iki
bilim
adamını
1962'de
Nobel
ödülünü
kazandırdığında
DNA'nın
3 harfi
dünyanın
taninmiş
kısaltmalarından
biri
olmak
üzereydi...
|