Belki öğrencinin birçok haklılık nedeni
ortaya çıkacaktır. Toplumumuz genelde çabucak etiketleme kolay
yolunu tercih etmektedir. Üzerine etiket yapışan çocuk gerçekte
böyle birisi olmasa da kendine biçilen rolü zamanla kabul
edebilir. Öğretmen odası veya kurul toplantılarında yaptığımız
etiketleme tınıları kulağımı çınlattı. Etiketlemeyi öğrencinin
kendisi de yapabilir. “40 kez ne söylersen o olurmuş.” atasözü
gibi öğrenci kendi kendine “başarısızım, İngilizceden anlamam,
fizik dersini yapamıyorum, benden adam olmaz” gibi sözlerini
tekrar ede ede içselleşir. Başarabileceği halde başaramaz.
Bir öğrenci sınıfta özel yetenek/zekası
sebebiyle öğretmen veya öğrenciler tarafında övülebilir. Fakat
bazı öğrenciler için bu durum çok sinir bozucu bir durum haline
gelebilir. Kıskançlık krizine kapılan diğer öğrenciler fırsat
bulduklarında bu öğrencilere olumsuz söz ve davranışlar
gösterebilir. Doğru ve yanlışı yeterince ayırma yaşında olmayan
özel yetenekli çocuklar şişirilen benlikleri sebebiyle
akranlarını küçük görmeye, hava atmaya hatta aşağılama yoluna
gidebilir. EGO ile yüklenen birey elbette akranları tarafından
yavaş yavaş dışlanacaktır.
“Özel zekâlı ve yetenekli olarak tanımlanmanın çocuktan başarı
beklentisini yükseltmesi, özel yeteneklilik etiketlemesi ve
akranlarca dışlanma ve duyguları ve düşüncelerinin bulundukları
sosyal gruplar içerisinde anlaşılamaması gibi nedenlerle benlik
saygılarının olumsuz etkilendiği de birçok araştırma
bulgularında ortaya çıkmaktadır (Buescher, 1991).” “Normal
öğrenciler arasında sürekli yüksek başarı gösteren üstün
yetenekli öğrenciler, oldukça yüksek akademik benlik algısı
geliştirirler. Ancak kendileri gibi üstün olanlar arasında her
zaman üstün başarı sergileyemedikleri için benlik kavramları
olumsuz yönde etkilenebilir (Coleman ve Fults, 1982).” “Bazen
etiketlemeler pozitif davranışlar için de kullanılmaktadır.
“Zeki”, “dâhi” ya da “yetenekli” gibi pozitif görünen
etiketlemelerde ise çocuk bazen üzerinde çok fazla baskı
hisseder. Çünkü artık çocuğa bir statü verilmiştir ve o bu
statüyü korumak için ya da ona ulaşmak için aşırı çaba sarf
eder. Bazen bu baskılar beklenmedik olumsuz bir tepkiyle de
sonuçlanabilir. Çocuk etiketlenmiş olduğunun aksine davranabilir
ve etiketlenmiş olduğu statüyü elde etmek için çabalamayı
durdurabilir. Olumsuz davranış sergileyen bir çocuğa “Bu
davranışın doğru değil” denilmeli. Başarısından dolayı ödül
almış bir çocuğa da “Çok zekisin” ya da “Çok yeteneklisin”
yerine ona sarılıp onu kutlamalı (Dağlar, 2013).
Aileler çocuklarını özel yetenek potansiyeline sahip bireyler
olarak görmelidirler. Çocukları zaman içinde özel yetenekli olup
olmadığını yaptığı veya ortaya koyduğu çalışmalarla
ispatlayacaktır. Bir çocuk özel yetenek potansiyeline sahip
olabilir; fakat zaman içerisinde değişik sebeplerden dolayı
(aile, çevre, okul, sağlık vb.) potansiyelini yeterince
kullanmayıp beklenen becerileri gösteremeyebilir. Herhangi bir
köyde yaşayan çiftçi veya çoban, özel yetenek potansiyeline
sahip olabilir; fakat ne kendisi, ne başkası farkında değildir.
Bu bireyin yeteneğini ortaya çıkartacak şartlar oluşmadığı için
potansiyeli parlamadan sönüp gidecektir. Yaşıtlarına göre zekâ
seviyesi ileride olan bir çocuk, ileri yıllarda zekâ seviyesi
yaşıtları ile aynı seviyelerde olabilir. Epigenetik gelişim çok
önemlidir. Örneğin Einstein 20 yaşından sonra alanında çok büyük
performans göstermiştir. Bizlerde özel yetenekli çoğu kez
imkânsız şeyler beklenmektedir. Bu durum bazı öğrencileri ruhsal
bunalıma sokmaktadır. Çocuğunuz ne kadar yetenekli olursa olsun
çalışmadan, kendini geliştirmeden özel yeteneğini ortaya
koyamaz. Öncelikle özel yetenek alanını doğru tespit etme ve
yeteneği doğrultusunda öğretim yapılması gereklidir. Bu yüzden
özel yetenekli bireyler yetenek alanında yılmadan, sebat ederek,
çalışarak ve profesyonellerden destek alarak kendini
geliştirmelidir. Bilemeyeceğimiz sayıda keşfedilememiş özel
yetenekli insanlar, dünyaya gelmiş ve gitmişlerdir.
Çocuklarımıza özel yetenekli etiketi yapıştırılmasında aceleye
gerek yoktur. Süreç içerisinde yaptığı çalışmalar, kazandığı
başarılar ve gösterdikleri yüksek performans kendisini
ispatlamaya yetecektir. Ailelerin erkenden övünç kaynağı olması
için çocukları heba etmeyelim. “Dereyi görmeden paçaları
sıvamak” deyimini hatırlayalım. Unutmayalım ki ülkemizde
uygulanan zekâ testlerinin geçerlilik ve güvenirliği
sorgulanmaktadır. Zeka sabit veya durağan bir özellik değildir.
Çocuğunuzun öğretim ortamı, sağlık, beslenme, aile, çevre vb.
sebeplerden dolayı zekâ seviyesinde azalmalar olabilir. Zaten
asıl amaç, potansiyelli öğrencilerin destek ve
bireyselleştirilmiş öğretim programları ile yeteneklerini
geliştirmektir. Sorunlarına önceden çözüm bulmak ve danışmanlık
yapmaktır. Yetenek alanında ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Araştırmalarda “Özel zekâlı öğrencilerin arkadaşlarınca
kıskanılma nedeniyle dışlanma, akranlarınca anlaşılamama ya da
farklı algılama biçimleri nedeniyle onlarla iletişim kuramayarak
akranlarından kopmaya bağlı sosyal etkiler olduğu ifade
edilmektedir (Gross, 1993; Moon vd., 2004; Öpengin ve Sak,
2012).”.
Genellikle özel yetenekli denildiğinde bilim adamları akla
geliyor. Birçok sporcu, müzisyen, ressam özel yeteneklidir.
Örneğin Naim SÜLEYMANOĞLU bedensel/kinestetik zekâ alanında,
Fazıl Say veya İdil BİRET müziksel/ritmik zekâ alanında özel
yetenek olduklarını ispatlamıştır. Gerçekte Usein Bolt sporda
değil sporun alt bir alanı olan atletizmde özel yeteneklidir. Ve
unutulmamalıdır ki bu özel yetenekliler dünya çapında başarı
kazandıkları halde çalışmalarını yoğun şekilde devam ettirmekte
ve kendilerini alanlarında yenilemektedir.
Bireylerin yeteneklerini belirlemek için çeşitli tanılamalardan
geçirilebilir. Tanılama yöntemleri ile ilgili birçok tartışma
vardır. Hatta farklı iki zeka testinden bir öğrenci barajı
geçerken diğer teste takılabilmektedir. Zeka testleri ve
gerekliliği uzmanlar tarafından tartışılmaktadır. 1-2 saat gibi
kısa bir sürede bir çok değişkene göre (moral, özgüven, sağlık,
uygulayıcının yaklaşımı, kaygı vb.) değişebilecek zeka puanları
ne kadar doğru olabilir? Barajın 1 puan altında kalan çocuklar
özel zekalı değil midir? İlk yıl barajı geçemeyen ikinci veya
üçüncü yıl geçebilen öğrencilerin olduğu bilinmektedir. Zeka
testi yerine yetenek alanına göre programlar mı açılmalıdır?
Bilim ve Sanat Merkezine aday öğrencileri sınıf öğretmenleri
seçmesi, bu seçme konusunda sınıf öğretmenlerinin başarısının
literatürde %50 gibi bir oranla ifade edilmesi bu konuda
bilinçlenmemiz gerektiğini ispatlamamaktadır.
“Özel zekâlı ve yetenekli çocuklar kendi bilişsel
seviyelerindeki bireyler arasında kendilerini iyi
hissetmektedirler. Ancak normal eğitim ortamlarında
özellikle üstün zekâlı olarak etiketlenmenin getirdiği
yetişkinlerin yüksek başarı beklentileri ve akranların dışlaması
ve üstün yetenekli çocukların gelişimsel alanlarındaki farklı
gelişim hızına bağlı, çevrenin yaşlarının üzerinde beklentileri
çocuğun psiko-sosyal yaşamını olumsuz etkilemekte ve düşük
benlik saygısına yol açabilmektedir. (Colangelo ve Colangelo,
2003; Delisle, 1991; Roedell, 1984; Steawart, 1986).”
Etiketlemeden
önce bu öğrencilere bizler neler yapabiliriz ve yaptık diye
sormak gerekiyor. Etiketlenmiş birçok çocuk bu damgadan
kurtulmak için mücadele eder ama çoğu kez bu durumdan
kurtulamaz. Gerekli danışmanlık veya rehberlik desteğini
alamadığı zaman istemeye istemeye kabullenir. Her çocuk
akranları arasında eşit muamele görmek ister. Başarılı
öğrencilerin sürekli övülmesi, ayrıcalık tanınması veya
şımartılması yanlıştır. Özel yetenekli veya zekalı öğrencilerin
akademik başarısı düşük olabilir. Derse ilgisiz, afacan veya
farklı olarak bir köşeye itilebilirler. Anlama ve kavramaları
üst düzey olduğu içim ortalama öğretim onları sıkabilir.
Konuları önceden bildiği için derse ilgisizmiş gibi
görülebilirler. Her ne olursa olsun her öğrenci kendini değerli
hissetmek ister. Kesinlikle öğrencilerin benlik algılarına zarar
verecek söz ve tutumlardan uzak durulmalıdır.
Özel yetenekli çocuklar bir
ülkenin en değerleri kaynaklarından biridir. Sadece belirli
alanlarda değil tüm alanlarda özel yetenekli bireyleri doğru
yöntem/programlar ile belirlenmelidir. Öğretimlerinde
yeteneklerini uygun planlamalar yapılmalıdır. Bu çocukların
yeteneklerini en iyi şekilde geliştirmek için özel
eğitim-öğretim modeli hazırlanmalıdır. Bu çocuklar yabancı
ülkelere gitmiş olsalar da vatanına her zaman faydalı olma
bilincinde olmalıdır. Bunun için öğretimin her aşamasında
değerler eğitimi verilmeli ve her öğretmen bu bilinçte
olmalıdır. Ve unutulmamalıdır ki binlerce farklı alanlarda özel
yetenekli öğrenci keşfedilmemekte ve ülke için büyük kayıplar
yaşanmaktadır.
Ne yapmalı/Ne
yapmamalı!
Öncelikle aileler, öğretmenler ve akademisyenler
- Çocuklara “üstün yeteneklisin” cümlesini asla
kullanmayalım/kullandırmayalım.
- Çocukları sahip oldukları yeteneklerinden dolayı hava atma
aracı olarak kullanmayalım.
- Her soruyu bilen veya sorunu çözen birisi gibi davranmayalım.
- Sınıf içinde “Sen bu soruyu nasıl bilemezsin veya yapamazsın.”
gibi formasyona tamamen zıt ifadeler kullanmayalım.
- Sınıf veya toplum içinde özelliklerinden dolayı aşırı
yüceltmeyelim.
- Her çocuğun kendine has bir yeteneğinin olduğunu vurgulayalım.
- Asıl önemli olanın yeteneği kullanmak, çalışmak, pes etmemek
ve yetenek alanında gayret göstermek olduğunu zaman zaman
vurgulayalım.
- Zeka veya yeteneğin sabit olmadığı gelişme veya körelmenin
olabileceği örneklerle anlatılalım.
- Tarihteki meşhur özel yetenekli insanların çok çalışma ve
denemeler sonucunca üstün başarılar kazandığını gösterelim.
- Özel yetenekli olup bu yetenekleri kötü amaçlarla kullanarak
insanlığı mahveden kişilerden örnekler verilelim. Önemli olanın
yetenekleri birey veya toplum yararına kullanılması gerektiği
ifade edilmelidir.
- Siyah veya beyaz hacker olmayı tercih etmek durumunda her
zaman beyaz hacker olmaları gerektiği akılcı örneklerle
öğrencilere içselleştirmelidir. Siyah hacker olmanın kötü
sonuçlarının neler olabileceği tartışalım.
- Bilginin sonsuz bilmenin çok sınırlı olduğunu sürekli
hatırlatalım.
- Hiçbir insanın mükemmel olmadığını, mükemmel görünmenin
anlamsız olduğunu anlatalım.
- Çalışmadıkça, gayret etmedikçe istedikleri kadar özel yetenek
olsunlar büyük başarılar kazanamayacakları anlatılmalıdır.
- Öğrencilere değerler eğitimi verelim.
- Her zaman yerli olmaları, ileride ülkeleri için büyük projeler
gerçekleştirmeleri hedef olarak verelim.
Kaynaklar:
- Buescher,
T. M. (1991). Gifted adolescents. N. Colangelo ve G. A. Davis
(Editörler),
Handbook of gifted
education
(382-401). Boston:
Allyn & Bacon.
- Coleman, J. M. ve Fults, B. A. (1982). Self concept and the
gifted clasroom: the role of
social comparisons.
Gifted Child Quaterly, 26,
116-120.
- Reyhan DAĞLAR, Ocak 2013.
-
Gross, M. U. M. (1993).
Exceptionally gifted children.
Routledge, London.
- Moon, S. M., Kelly, K. R., & Feldhusen, J. F. (2004). Social/
emotional issues, underachievement, and counseling of gifted and
talented students.
- Öpengin, E., & Sak, U. (2012). Effects of Gifted Label on
Gifted Students’ Perceptions Turkish Journal of Giftedness and
Education, 2(1), 37- 59.
- Colangelo, Z. ve Colangelo, N. (2003). Counseling with the
gifted and talented students. N. Colangelo ve G. A. Davis,
(Editörler).
Handbook of gifted education.
3. Baskı (113-125), Boston: Allyn and Bacon.
- Delisle, J. R. (1991). Emotional needs, encouragement, and
counseling. Roeper review, 13, 17-29.
- Roedell, W. (1984). Vulnerabilities of highly gifted children.
Roeper Review, 6 (3), 127-130.
- Steawart, J. C. (1986). Counseling parents of exceptional
children. London: Charles E. Merrill Publishing Company. |