Talebelerden biri:
"Çünkü sükûnetimizi kaybederiz" deyince mübarek zat:
"Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden yüksek sesle
konuşuruz? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile
de duyurabilecek ve demek istediklerimizi rahat aktarabilecekken niye
avazımız çıktığı kadar boğazımızı yırtarak bağırırız?" diye tekrar
sormuş.
Talebelerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
"İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır.
Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için
bağırmak mecburiyetinde kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada
açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları lazım gelir."
"Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak
yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada
mesafe ya yoktur ya da çok azdır.
Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık
konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da
yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile lüzum kalmaz,
sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini hakiki olarak
seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir."
Daha sonra mübarek zat talebelerine bakarak şöyle devam etmiş:
"Bu sebeple tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine
müsade etmeyin, izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözlerden uzak
durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye
dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz... Allah-ü Teala
muhafaza buyursun..."
Evet Hazreti Mevlâna da ne diyor:
"Zerzevatçı bağırır, sarraf bağırmaz,
Eskici bağırır, antikacı bağırmaz,
Söyleyecek sözü, fikri kıymetli olan bağırmaz
Bağıran düşünemez, düşünmeyen kavga eder..."
|