|
TIP FAKÜLTESİNİ yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere,
Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim.
Gençtim, bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer.
|
|
İlk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir
evdi.
Akşam
yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti.
Üzerimde yol
yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı.
Saatler
ilerliyor,
ağır bir uyku beni içine çekiyordu.
Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Saatler
epey ilerledi ama yine bir hareket yoktu. |
|
|
Evin büyüğü olan hacı anneye sıkılarak sordum:
"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?"
Hacı anne:
"Evladım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek,
onu bekliyoruz" dedi.
Merak ettim, tekrar sordum:
"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek?"
Hacı annenin cevabı inanılacak gibi değildi:
"Hayır evladım, beklediğimiz trende bir
tanıdığımız yok. Ancak burası
uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri
inebilir. Bu saatte,
yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa,
sokakta kalır. Buraların
yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun
diye bekliyoruz."
[Prof. Dr. Saffet Solak]
|