|
|
Biyoloji
Terimleri Sözlüğü |
|
|
Abiyogenez:
Canlıların cansız maddelerden meydana geldiğini
savunan görüş.
Açık dolaşım:
Kanın damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara
yayılıp, madde alış-verişi olduktan sonra toplayıcı
damarlarla kalbe dönmesine denir.
Adaptasyon:
Canlının yaşama ve üreme şansını artıran çevreye
uyumunu sağlayan ve kalıtsal olan özellikleri.
Adenin:
Adenintimin protein çiftinin bir azotlu bir
bileşeni.
Adenozin trifosfat (ATP):
Canlıların doğrudan kullandığı hücresel enerji
molekülü, biyolojik enerji.
Adrenalin:
Böbrek üstü bezinden salgılanan hormon.
Aerobik solunum:
Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir
solunum şeklidir.
Aglütinasyon:
Kan hücrelerinin kümeleşerek pıhtılaşması.
Akson:
Sinir hücrelerinin uzun uzantısı. Sinaptik
bağlantıların sağlandığı uzantılardır.
Aktif taşıma:
Yarı geçirgen bir zarda maddelerin az yoğun ortamdan
çok yoğun ortama enerji harcayarak geçmesi olayıdır.
Aktin:
Kaslarda kasılmayı sağlayan protein yapıdaki ince
iplikler.
Alel:
Bir karakter üzerinde aynı ya da farklı yönde etkili
olan iki veya daha fazla genden her biridir.
Alg:
Sulu ortamda yaşayan tek hücreli organizmalardır.
Foto sentez ya da fagosite yaparak beslenir.
Allantoyis kesesi:
Yumurta içindeki metabolik artıkların depolandığı
embriyonik kese.
Alveol:
Akciğerlerde genişlemiş küçük kesecik.
Amino asit:
Proteinlerin yapı taşıdır. Bir amino asit, amino
grubu (NH2) ile bir karboksil grubu (COOH)
taşıyan bileşiklerdir. Çok sayıda amino asit peptid
bağları ile bağlanarak proteinleri oluşturur.
Amonyak (NH3):
Protein metabolizması sonucu oluşan azot ve hidrojen
bileşimi olan keskin kokulu bileşik.
Anaerobik solunum:
Hücrede moleküler oksijenin kullanılmadığı bir
solunum şeklidir.
Anizogami:
Farklı şekil, büyüklük ve yapıdaki gametlerin
birleşimiyle yapılan eşeyli üreme şekli.
Antiasit:
Asit giderici.
Antidiüretik hormon:
Böbreklerden suyun geri emilmesini sağlayan ve
hipofizin arka lobundan salgılanan hormon.
Antijen:
Canlı vücuduna dışarıdan giren ve antikor oluşmasını
sağlayan yabancı madde.
Antikodon:
Taşıyıcı RNA (tRNA) daki üçlü baz dizilişi.
Antikor:
Vücuda giren yabancı maddeleri (antijen) yok etmek
için vücudun ürettiği savunma maddesi.
Apandis:
İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yerde
parmak şeklinde bir çıkıntı.
Apandisit:
Apandisin iltihaplanması.
Apoenzim:
Enzimin koenzim olmadan etkinlik gösteremeyen
protein kısmıdır.
Atmosfer basıncı:
Atmosferin yeryüzünde bulunan her cisim üzerine
yaptığı basınç. Deniz seviyesinde, 760 milimetrelik
cıva sütununun yaptığı basınç, 1 atmosfer basıncı.
Amino-asit:
Hücrelerimizi oluşturan proteinlerin yapıtaşı olan
"canlı" moleküller. 20 ayrı türü vardır.
Vücudumuzdaki proteinlerin hangi amino-asitlerden
oluşacağını genlerimiz belirler. |
|
- B - Harfi |
BAC
(bakteriyel yapay kromozom):
DNA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins
bakteride bulunan bir madde.
Bağışıklık:
Bir organizmada, mikroorganizmalara ve bunların
oluşturduğu maddelere karşı oluşturulan normal olmayan
şartlara karşı koymayı sağlayan, doğal yada sonradan
kazanılmış direnç.
Bakteri:
Monera aleminde yer alan zarla çevrili gerçek ve
belirgin çekirdeği ve organelleri bulunmayan prokaryotik
yapıdaki en ilkel tek hücreli canlı.
Bal özü:
Çiçekler tarafından salgılanan tatlı ve genellikle
kokulu bir sıvı.
Başkalaşım:
Bazı böcek ve kurbağa gibi canlıların, yumurtadan
çıktıktan sonraki gelişme evrelerinde yapısal
değişikliğe uğrayarak atalarına benzer hale gelmeleri.
Bazal metabolizma: Hayatın devamı için şart olan
asgari metabolizma faaliyeti.
Bazal metabolizma hızı: Besin alınması ve
hareketsiz durumda vücudu canlı tutmak için gerekli
enerji tüketimi.
Beyin: Omurgalılarda kafatası içindeki merkezi
sinir sisteminin bir bölümü.
Bistüri: Laboratuarda kullanılan keskin bıçak.
Biyogenez: Canlıların kendilerine benzeyen
canlılardan oluştuğunu açıklayan görüş.
Biyokütle: Belirli bir alan ve hacimde bulunan
canlı ağırlığa biyokütle denir.
Biyosfer: Dünyadaki bütün canlıların yaşadığı
16-20 km kalınlığında tabaka. Biyosferin deniz
seviyesinden 8-10 km'si atmofere, 8-10 km'si
okyanusların dibine doğru uzanır.
Blastula: Döllenmiş yumurtanın bölünmeler sonucu,
ortası sıvıyla dolu olan bir hücre tabakasından oluşan
yapı.
Bowman kapsülü: Nefronun ucunda, glomerulusu
saran yarım küre şeklindeki bölüm.
Bronş: Soluk borusundan ayrılan akciğerlere giden
iki boru.
Bronşit: Bronşlarda bakterilerin yerleşip
üreyerek iltihaplanması.
Biyoteknoloji: Özellikle DNA ve hücreyle ilgili
konularda kullanılan biyolojik tekniklere verilen ad. |
- C - Harfi |
Cenin: Gelişmenin erken dönemindeki embriyoya
verilen ad.
Covper bezi: Seminal sıvının oluşturduğu
bezlerden biri.
Crossing-over: Eşey ana hücrelerinde gerçekleşen
mayoz bölünmenin profaz I safhasında oluşan tetratların
kromatitleri arasındaki parça değişimi.
Çenek: Tohum yaprağı. Tohumun yapısındaki bitki
taslağında bulunan yapraklardan her biri.
Çift çenekli bitki (Dikotiledon): Embriyolarında
iki çenek yaprak (kotiledon) bulunan bitkiler. İletim
demetleri gövdede belirli bir düzende yerleşmiştir.
CDNA: Tamamlayıcı DNA. Haberci RNA şablonundan
sentezlenerek elde edilen DNA şeklinde de
tanımlanabilir. |
- Ç - Harfi |
Cenin:
Gelişmenin erken dönemindeki embriyoya verilen ad.
Covper bezi:
Seminal sıvının oluşturduğu bezlerden biri.
Crossing-over:
Eşey ana hücrelerinde gerçekleşen mayoz bölünmenin
profaz I safhasında oluşan tetratların kromatitleri
arasındaki parça değişimi.
Çenek:
Tohum yaprağı. Tohumun yapısındaki bitki taslağında
bulunan yapraklardan herbiri.
Çift çenekli
bitki (Dikotiledon):
Embriyolarında iki çenek yaprak (kotiledon) bulunan
bitkiler. İletim demetleri gövdede belirli bir düzende
yerleşmiştir.
CDNA:
Tamamlayıcı DNA. Haberci RNA şablonundan sentezlenerek
elde edilen DNA şeklinde de tanımlanabilir. |
- D - Harfi |
Dendrit: Sinir
hücresinin kısa olan uzantısı.
Deoksiribonukleik asit (DNA):
Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren
ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiribonukleotid:
DNA'nın yapıtaşı olan molekül.
Deoksiriboz:
C5H10O4 bileşiminde
olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker.
Genel adı pentoz olan monosakkarit.
Deplazmoliz:
Plazmolize uğramış hücrenin tekrar su alarak eski haline
dönmesi.
Dermis:
Hayvanlarda derinin alt tabakasına verilen ad.
Difüzyon:
Moleküllerin hareket enerjileriyle çok yoğun ortamdan az
yoğun ortama hareket etmesi.
Dihibrit:
İki karakter bakımından melez olan bireylere verilen ad.
Dikotiledon:
Embriyosunda iki çenek yaprağı bulunan bitki.
Diploid:
2n kromozom takımı taşıyan hücre.
Disakkarit:
İki mol monosakkaritin dehidrasyonu sonucu oluşan çift
şeker. Maltoz, sakkaroz, laktoz gibi.
Diyabet:
Şeker hastalığı.
Doğalgaz:
Yer kabuğunun içinde metan, etan gibi çeşitli
hidrokarbonlardan oluşan yanıcı gaz.
Doku:
Belirli bir işi yapmak üzere özelleşmiş hücreler
topluluğu.
Dominant:
Baskın gen.
Döllenme:
Yumurta ve spermin birleşmesi.
Döllenme borusu:
Spermlerin yumurtayla birleştiği ve zigotu oluşturduğu
tüp.
Döl yatağı:
Uterus. Dişi üreme sisteminde, fetüsü doğuma kadar
beslemek ve barındırmakla görevli kas yapısında bir
organdır.
Domain:
Bir protein içerisinde bulunan ve kendine ait bir
fonksiyona sahip bölüm. Tek bir protein içindeki domain
bölümleri, hep birlikte proteinin total fonksiyonunu
belirler. |
- E - Harfi |
Efektör: Bir
organizmanın uyarıya karşı reaksiyon gösteren vücut
kısmı, örneğin kas.
Ekdoderm:
Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen dış tabaka.
Eklem: İskelet
sistemini oluşturan, iki ya da daha fazla kemiğin
birbirine eklendiği kısım.
Ekoloji:
Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan
ilişkilerini inceleyen bilim dalı.
Ekosistem: Bir
çevredeki canlı ve cansızların tümü.
Embriyo:
Yumurtanın döllenmesinden sonra, oluşan canlı taslağı.
Emülgatör:
Besinlere katılan ve onların kararlı emülsüyon haline
gelmesini sağlayan katkı maddesi.
Endoderm:
Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen iç tabaka.
Endokard:
Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan
zar.
Endokrin bez:
İç salgı (hormon) bezi.
Endosperm: 3n
kromozomlu besi doku.
Enzim: Hücre
içinde üretilen ve bütün hayat olaylarını başlatan,
hızlandıran, protein yapısındaki Katalizör proteinlere
verilen ad. Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşme
sürecini hızlandırır, ancak sürecin oluş biçimini
etkilemezler.
Epididimis:
Erkek üreme sisteminde, testislerin üzerinde bulunan
spermlerin olgunlaştığı ve kısa bir süre depolandığı
yer.
Epitel: Vücut
dış yüzeyini, organların iç yüzeyini örten hayvansal
doku.
Erepsin:
Proteinlere etki eden ince bağırsak özsularında bulunan
enzim.
Ergotin: Çavdar
mahmuzu özütü. İlaç yapımında kullanılır.
Eşey: Cinsiyet.
Eşeyli üreme:
Farklı iki eşey hücresinin birleşmesiyle bir canlı
oluşması.
Eşeysiz üreme:
Bir canlının özelleşmiş üreme hücrelerini meydana
getirmeden tıpatıp atasına benzer canlıların oluşmasını
sağlayan üreme şeklidir.
Etoloji:
Canlıların davranışlarını inceleyen bilim dalı.
E.coli: Küçük
boyutlu gen yapısı dolayısıyla genetik hastalık
göstermeyen ve laboratuarda kolaylıkla üretilen bir cins
bakteri. Bu sebeplerden dolayı genetik çalışmalarda
yaygın biçimde kullanılır.
Elektroforesis:
DNA parçacıkları ya da proteinler gibi iri molekülleri,
benzeri moleküllerle bir arada bulunduğu karışımlarından
ayrıştırmakta kullanılan bir yöntem. |
- F - Harfi |
Fagositoz:
Hücre zarından geçemeyen büyük katı moleküllerin yalancı
ayaklarla hücre içine alınmasıdır.
Farinks: Ağız
ve burun boşluklarıyla, gırtlak ve yemek borusu
arasındaki boşluk, yutak.
Fauna: Belirli
bir coğrafi alanda bulunan hayvan türlerinin tümü.
Fermantasyon:
Bazı mikroorganizmaların ürettiği enzimlerin etkisiyle
organik maddelerin uğradığı kimyasal değişiklik.
Fetüs:
Embriyonun üçüncü aydan doğuma kadar tüm organ
taslakları oluşmuş hali.
Fibril: Telcik.
(miyofibril=kas telciği; nörofibril=sinir telciği)
Fibrin: Kanın
pıhtılaşmasıyla oluşan ipliksi, ağsı yapı.
Filogenetik sınıflandırma:
Canlıların akrabalık derecelerine göre
sınıflandırılması. Doğal sınıflandırma.
Filtre: Akışkan
olan sıvı ya da gazı süzmeye yarayan gözenekli madde.
Akışkandaki asıltı, çamursu ya da katı maddeleri
ayırmaya yarar.
Fitoplankton:
Çoğunlukla bir hücreli su yosunlarından oluşan, sularda
yaşayan bitki topluluğu.
Fiziksel Harita:
DNA'daki kalıtıma bağlı olmayan, yani her DNA'da bulunan
tanımlanabilir nirengi noktalarını gösteren tablo. İnsan
genleri için en ayrıntısız fiziksel harita 23 kromozomun
eklemlenmelerini gösterir. En ayrıntılısıysa
kromozomlardaki nükleotid dizilerini gösterir.
Fizyoloji:
Canlılardaki yaşamsal olayları (işleyişi) inceleyen
bilim dalı.
Flora: Belirli
bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü.
Folikül:
Memelilerde yumurtalıkta bulunan ve olgunlaşmış
yumurtayı taşıyan kesecik.
Fosfodiester bağı:
DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Fosforilasyon:
ATP üretimi.
Fosil:
Milyonlarca yıl önce yaşamış canlıların korunarak bu
güne kadar gelmiş kalıntıları.
Fotoreseptör:
Işığı algılayabilen duyu hücresi, almaç.
Fotosentez:
Yeşil bitkilerin, güneş enerjisi ve klorofil pigmenti
yardımıyla karbondioksit (CO2) ve su (H2O)'dan
besin maddelerini üretmesidir.
Fundus: Midenin
genişlemiş kısmı. |
- G - Harfi |
Gamet: Erkek ve
dişi üreme hücresine verilen ad.
Gangliyon:
Merkezi sinir sistemi dışında bulunan, sinir
hücrelerinin gövdelerinden oluşan sinir düğümü.
Gen: DNA
molekülünün ortalama 1500 nükleotidden oluşmuş canlının
kalıtsal özelliklerinden herhangi birini taşıyan
parçası. Kalıtımın temel fiziksel ve işlevsel birimi.
Her gen, protein veya RNA molekülü gibi özel bir işlev
taşıyan kromozomların belli bir noktasındaki nükleotid
dizilerinden oluşur.
Gen Ailesi:
Benzer ürünler veren ve birbiriyle yakından ilintili
genlerin meydana getirdiği grup.
Gen Haritalaması:
Bir DNA molekülündeki genlerin göreceli konumlarının
belirlenmesi. Bu haritalamada hangi genin bir diğerine
göre molekülün neresinde yar aldığı ve aralarında neler
bulunduğu belirlenir.
Gen Tedavisi:
Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın,
hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.
Genetik Kod:
Mesajcı RNA (mRNA) boyunca üçlü gruplar halinde bulunan
ve protein sentezleme sırasında üretilen aminoasit
dizilerinin düzenini belirleyen nükleotid dizileri.
Genetik:
Belirli kalıtsal özelliklerin örüntüsünü inceleyen bilim
dalı. Genom: Her bir canlının kromozomlarında yer alan
kalıtsal malzeme.
Genom Projesi:
İnsanın ya da başka canlıların genomlarının tamamının ya
da bir kısmının haritasını ve diziliş biçimlerini
saptamayı hedeflemeye yönelik araştırmalar.
Glikojen:
Hayvanlarda besinlerle alınan karbonhidratların
karaciğer ve kaslardaki depo şekli.
Glikoz: C6H12O6
(Heksoz) molekül yapısındaki karbonhidrat.
Gliserin:
Lipidlerin (yağların) yapısına katılan temel bir madde.
Glomerulus:
Böbrekteki nefronların bowman kapsülü içinde bulunan
kılcal kan damarları ağı.
Glukagon:
Pankreas tarafından üretilerek kana verilen, kan
şekerini artırıcı etki yapan hormon.
Gonad: Üreme
hücrelerini meydana getiren üreme organları.
Granül:
Sitoplazmada bulunan küçük tanecikler.
Guatr: Tiroit
bezinin büyümesi sonucu oluşan hastalık.
Gutasyon:
Bitkilerin yapraklarından damlalar halinde su atılması. |
- H
- Harfi |
Habitat: Bir
organizmanın doğal olarak yaşadığı ve üreyebildiği yer.
Haploid: Olgun
bir üreme hücresinde bulunan kromozom sayısı, vücut
hücrelerinin sahip olduğu kromozom sayısının yarısına
sahiptir. Kromozom sayısının yarıya inmesi sonucu oluşan
"n" sayıda kromozom taşıyan hücrelere haploid hücre
denir.
Havers kanalı:
Kemik dokudaki, sinir ve kan damarlarının geçtiği kanal.
Hemoglobin:
Alyuvarlarda O2 ve CO2 taşıyan,
demir içeren protein.
Hermafroditizm:
Her iki eşeye de sahip canlıdır.
Heterosis (Melez gücü):
Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük.
Hibrit: Melez.
Hibridizasyon (Melezleme):
Birbirini bütünleyen iki DNA zincirinin bir araya
gelerek ikili sarmal biçimindeki molekülü oluşturması.
Hipotalamus: Ön
beynin alt bölgesi olup bazı organ ve bezlerin
çalışmasını düzenleyen kısmı.
Histoloji:
Dokuları inceleyen bilim dalı.
Homeostasi: Bir
organizmanın içinde yaşadığı ortamla madde alış verişi
yaparak, kendi iç ortamını belli sınırlar arasında
dengede tutması.
Homojen: Bütün
birimleri aynı yapıda, aynı nitelikte olan.
Homolog kromozom:
Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen çiftine
sahip kromozomlar.
Hormon: Vücudun
bir kısmında oluşturulan sonrada difüzyonla yada kan
dolaşımıyla diğer kısımlarındaki hücrelere taşınarak
onların çalışmalarını düzenleyen özel maddeler. |
- I - Harfi |
Islah: Bitki ya
da hayvanlarda türün iyileştirilmesi işlemi.
İmplantasyon:
Döllenmiş yumurtanın rahim'in (uterus) yumuşak dokusuna
gömülmesi, döl tutma.
İnorganik madde:
Canlılardan elde edilmeyen ve canlıların yaşadığı
çevrede bulunan maddeler (karbondioksit, su, tuz vs.).
İnsülin:
Pankreasın ürettiği kan şekerini azaltan hormon.
İnterferon:
Hücrelerin virüslere karşı ürettiği özel savunma
maddesi.
İris: Gözün
saydam tabakasının altındaki damar tabakadan oluşan
renkli kısmı.
İzolasyon:
Ayrılma, yalıtım. Biyolojide herhangi bir sebeple
popülasyondaki fertlerin birbirleriyle olan
ilişkilerinin kesilmesi. |
-
K - Harfi |
Kadavra: Tıp
öğreniminde üzerinde çalışmak için hazırlanmış ölü insan
ya da hayvan vücudu.
Kapalı Dolaşım:
Kanın kalp ve damarlardan oluşan kapalı bir sistem
içerisinde dolaşmasıdır.
Kas tonusu:
İskelet kaslarının, dinlenme durumundaki kasılı hali.
Katalizör:
Kimyasal tepkimeye katılmadan tepkimenin hızını artıran
madde.
Kazein: Sütte
bulunan bir çeşit protein.
Keratin:
Omurgalı hayvanların derisinin, tırnak saç, boynuz gibi
yapılarında bulunan, suda çözünmeyen sert protein.
Klon: Genetik
olarak birbirinin aynı olan canlılar.
Klorofil:
Fotosentez olayında güneş enerjisini kimyasal enerjiye
çevirenyeşil pigment maddesi.
Kloroplast:
Yeşil renkli klorofil pigmentini taşıyan plastid.
Kodon: Özel bir
amino asidi şifreleyen üç nükleotidden oluşan mRNA
üzerindeki birim.
Kohezyon: Aynı
cins moleküller arasındaki çekim kuvveti.
Kohlea: İç
kulakta salyangozda bulunan yapı.
Kolesistokinin:
İnce bağırsaktan salgılanan ve karaciğeri uyaran hormon.
Koloni:
Aralarında işbölümü yapan tek hücreli organizmaların bir
araya gelerek topluluk oluşturmaları.
Kolloid:
Parçacık büyüklüğü 1-100 mm olan madde.
Kondrin:
Kıkırdak yapı hücrelerinin salgıladıkları ara madde.
Kondrosit:
Kıkırdak doku hücreleri.
Konjugasyon:
İki hücrenin geçici olarak gen alış-verişi yapmak için
birleşmeleri.
Konsantrasyon:
birim hacimde bulunan madde miktarı.
Kornea: Gözün
ön tarafında sert tabakanın saydam kısmı.
Kozmik:
Yıldızlar arası, uzaylarla ilgili olan.
Kozmik madde:
Evreni meydana getiren madde.
Kromotin iplik:
Dinlenme halindeki ökaryot hücrenin çekirdeğinde bulunan
kromozomların karmaşık hali.
Kromozom:
Prokaryot ve ökaryot hücrelerde üzerlerinde genleri
taşıyan DNA ve nükleoproteinden oluşmuş yapı. Hücrenin
kendi kendini eksiksiz olarak kopyalamasına yarayan tüm
bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan DNA lar.
Kroner damarlar:
Kalbi besleyen ince atardamarlar.
Krossing over (Parça değişimi):
Mayoz bölünmede, tetratların kromotidleri arasında
karşılıklı gen alış-verişi, parça değişimi.
Kilobase: 1000
nükleotidlik DNA parçalarını esas alan ölçü birimi.
Klon Bankası (Genom arşivi):
Bir canlının tüm genomunu temsil eden DNA
parçacıklarının klonları. |
- L - Harfi |
Lenf: Akyuvar
içeren, kan plazmasına benzeyen renksiz sıvı.
Lokus:
Kromozomların üzerlerinde genlerin bulunduğu özel
yerler.
Lop: Beyin,
karaciğer gibi organların parçaları bölümleri.
Lökosit:
Akyuvar, fagositoz yapan, antikor üreten, renksiz kan
hücresi.
Lütein: Folikül
hücrelerinde meydana gelen, yumurta sarısına renk veren
pigment. |
- M - Harfi |
Matriks: İçinde
biyolojik olayların oluştuğu cansız, sıvı ortam.
Melez: Herhangi
bir karakter yönünden farklı iki arı dölün çaprazlanması
sonucu oluşan heterozigot döl.
Mesane:
Boşaltım sisteminin idrar toplanan torbası.
Mezenşim:
Embriyonun gastrula safhasında aktoderm ve endoderm
arasında meydana gelen hücre yığını.
Metabolizma:
Canlı organizmanın hücreleri içinde meydana gelen ve
enzimlerle kontrol edilen olayların hepsi. Metabolizma
ile enerji üretimi ve madde yapımı gerçekleştirilir. ATP
üretimi ve protein sentezi iki önemli metabolik
reaksiyondur.
Metagenez: Döl
değişimi.
Mezoderm:
Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen orta tabaka.
Mezozom:
Bakterinin üremesi sırasında bakteri zarından kıvrımlar
yaparak meydana gelen mitokondri benzeri yapı.
Mikron (µ):
Milimetrenin binde biri (1 µ =1/1000 mm)
Mitoz:
Bir hücreden aynı özellikte iki yeni hücre oluşturan
hücre bölünmesi.
Miyelin:
Bazı nöronların aksonlarının dışını saran, uyartı
iletimini hızlandıran yağlı madde (kılıf).
Miyokard:
Kalp kası
Miyozin:
Kas hücrelerinde kasılmayı sağlayan protein yapıdaki
kalın iplikler.
Modifikasyon:
Çevre etkileriyle canlıların fenotiplerinde meydana
gelen değişiklikler.
Monohibrit:
Tek karakter bakımından melez.
Monomer:
Büyük moleküllerin hidrolizi sonucu oluşan en küçük yapı
birimi.
Monoploid (Haploid):
Tek (n) sayıda kromozoma sahip hücre.
Mukoza:
Sindirim borusu, soluk borusu gibi iç organların iç
yüzeyini örten ve mukus sıvısı salgılayan ince tabaka.
Mukus:
Mukozada yer alan mukus hücreleri tarafından salgılanan
kaygan, sümüksü koruyucu sıvı.
Mutasyon:
Canlılarda çevre şartlarıyla meydana gelen ve kalıtsal
olan DNA dizisinde ortaya çıkan ve kalıtımla
aktarılabilen değişiklik. |
- N - Harfi |
Nefridyum:
Omurgasız hayvanlarda bulunan boşaltım organı.
Nefrit:
Böbreklerdeki nefronların iltihaplanması sonucu oluşan
hastalık.
Nefron:
Omurgalı böbreğinin, idrar oluşturan yapısı ve işlev
birimi.
Nitrit asit:
(HNO3) Niterat asidi. Yüksek derecede
aşındırıcı, renksiz ve dumanlı sıvı. Zehirleyicidir ve
şiddetli yanıklara yol açar.
Nöroglia:
Sinir dokuda nöronlara desteklik yapan yardımcı
hücreler, ara nöronlar.
Nöron:
Sinir hücresi.
Nötr atom:
Elektron ve proton sayısı birbirine eşit olan atom
Nükleoprotein:
proteinlerin nukleik asitlerle kurduğu moleküler birlik.
Nükleotid:
Nükleik asitlerin ( DNA, RNA) yapı birimleri.
Nükleus (Çekirdek) :
Hücredeki genetik malzemeyi barındıran kısım. |
- O - Harfi |
Oksidasyon (Yükseltgenme):
Elektronların bir atom ya da molekülden ayrılmasını
sağlayan kimyasal tepkime.
Oogenez:
yumurtanın meydana gelmesi olayı.
Oosfer:
Yumurta hücresi, dişi gamet.
Organel:
Hücre içinde belirli bir görevi yapmak üzere özelleşmiş
ve zarla çevrili yapılar. Çekirdek, mitokondri,
kloroplastlar gibi.
Organogenez:
Embriyo tabakalarından organların meydana gelmesi.
Osein:
Kemik dokunun ara maddesi.
Osteosit:
Kemik dokuyu oluşturan kemik hücreleri.
Otolit:
Kulak taşı.
Osmoz:
Suyun yoğunluğunun çok olduğu yerden az olduğu yere
doğru, yarı geçirgen zardan geçmesi.
Ototrof:
Kendi besinini kendi yapabilen canlılar.
Ovaryum:
Yumurtalık, yumurtaların meydana geldiği yer.
Onkogen:
Bazı türleri kanserle de ilşkili olan bir gen.
Onkogenlerin çoğu doğrudan ya da dolaylı olarak
hücrelerin büyüme hızını etkiler.
Otoradyografi:
Özel maddelerle boyanmış moleküllerin ya da molekül
parçalarının röntgen ışınlarıyla incelenmesi.
Ökaryot hücre:
Zarla çevrili organelleri ve gerçek çekirdeği olan
hücre.
Özümleme:
Canlı organizmanın, dışarıdan aldığı besin maddelerini
parçalayıp yeniden kendine özgü maddelere dönüştürmesi.
Özüt:
Bir doku örneğinin parçalanmış hali. |
- P - Harfi |
Parasempatik:
Organların çalışmasına yavaşlatıcı etki yapan otonom
sinir sisteminin bölümü.
Partenogenez:
Yumurtanın döllenme olmaksızın gelişerek yeni canlı
meydana getirmesi.
Patojen:
Hastalık yapıcı özelliği olan mikroorganizma veya madde.
Patoloji:
Hastalık bilimi, hastalığın nedenlerini araştıran
uzmanlık dalı.
Pepsin:
Mide öz suyunda bulunan ve proteinleri sindiren enzim.
Pepton:
Proteinlerin mide öz suyunda sindirime uğramış son hali.
Periost:
Kemik zarı. Kemiklerin dışında bulunan, kemik dokunun
beslenmesini onarılmasını sağlayan zar.
Peristaltik:
Sindirim sistemi gibi bazı organların çeperlerinde
görülen ritmik ve kuvvetli kasılıp gevşeme hareketleri.
Bu ritmik kasılma dalgaları organ içindeki maddeyi
hareket ettirmeye yardımcı olur.
Periton:
Karındaki organları saran iki katlı karın zarı.
pH:
Bir sıvının asit veya bazlık derecesini gösteren değer.
Pigment:
Hücrelere özgü renk veren madde.
Pinositoz:
Hücre zarından doğrudan geçemeyecek kadar büyük
moleküllü sıvı maddelerin hücreye alınması.
Plasenta:
Çoğu memelide embriyonun besin ve gaz alış-verişini
sağlayan yapı.
Plazmid:
Bakteri sitoplazmalarında bulunan ve kromozom gibi
davranan DNA'lar.
Pleura:
Akciğerleri saran iki katlı zar. Akciğer dış zarı.
Polipeptid:
Protein molekülünün yapısında bulunan amino asit
zincirlerinin bir parçası.
Populasyon:
Belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireylerin
oluşturduğu topluluk.
Por:
Gözenek, küçük delik.
Prokaryot hücre:
Zarla çevrilmiş özel organelleri ve gerçek çekirdeği
olmayan hücreler. Bakteriler ve mavi-yeşil algleri içine
alan monera alemindeki canlılar.
Protein:
Yapısında karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi
elementleri bulunduran temel moleküllerdir. Amino
asitlerin peptid bağlarıyla birleşmesinden oluşur. Belli
bir sırada dizilmiş bir veya birkaç amino-asit
zincirinden oluşan büyük moleküller. Bu dizilişi genetik
kodlamadaki nükleotidler belirler. Proteinler
vücudumuzdaki hücrelerin, dokuların ve organların
oluşması, işlevlerini görebilmesi ve bunu uyum içinde
yapmaları için gereklidir. Her proteinin kendine özgü
bir işlevi vardır. Sözgelimi hormonlar ve enzimler
adlarını duyduğumuz protein türlerinden ikisidir.
Protoplazma: Hücrenin çekirdeği ile
sitoplazmasına verilen ad. |
- R - Harfi |
Refleks
yayı:
Duyu, ara ve motor nörondan oluşan en basit mekanizma.
Rekombinant DNA:
Farklı biyolojik kaynaklardan elde edilen DNA
moleküllerinin birleşmesinden oluşan yapı. Hücre
sıvısında ve çekirdeğinde bulunan kimyasal bir maddedir.
Protein sentezlemesi başta olmak üzere hücre içi
kimyasal faaliyetlerde çok önemli bir rolü vardır.
Yapısı DNA'ya benzer. Ama her biri farklı işlevlere
sahip birkaç cinsi vardır.
Rekombinasyon:
Mevcut genlerin yeni genotipleri oluşturacak şekilde bir
araya gelmesi.
Rektum:
Kalın bağırsağın anüsle sonlanan düz kısmı.
Rejenerasyon:
Canlılarda görülen, yaraların ve yıpranmış organların
yenilenmesi olayı.
Replikasyon:
DNA'nın kendini eşlemesi.
Reseptör:
Çeşitli uyarıları alabilen ve duyu organlarının
yapısında bulunan özelleşmiş hücre, hücre grupları veya
sinir uçları. Almaç
Resesif gen:
Etkisini fenotipte gösteremeyen ve çekinik olan gen.
Restriksiyon enzimi:
DNA'yı parçalamaya, kesmeye yarayan enzimler.
Retina:
Gözün ağ tabakası.
Ribozomal RNA:
Hücre ribozomlarında bulunan bir çeşit RNA.
Ribozom:
Hücrede protein sentezinin yapıldığı yerlerdir. Özel
ribozomal RNA'larla proteinler içerir. |
- S - Harfi |
Sarkolemma:
Kas telini saran zar.
Sedimentasyon:
Çökelme.
Segmentasyon:
Bir vücut yada yapının benzer parçalara bölünmesi,
zigotun geçirdiği bölünme evreleri.
Sekretin:
On iki parmak bağırsağının salgıladığı hormon.
Seleksiyon:
Seçilim, ayıklama.
Sentromer:
Kromozomlarda kardeş kromotidleri bir arada tutan kısım.
Serum:
Kanın, pıhtılaşmasından sonra hücrelerinden ayrılmış,
açık sarı renkli sıvı kısmı.
Sinaps:
İki nöronun veya nöronla başka bir hücrenin bağlandığı
yer.
Sitoloji:
Hücreyi inceleyen bilim dalı.
Sperm:
Erkek üreme hücresi.
Süksesyon:
Bir bölgede yaşayan çeşitli türlerin belirli bir zaman
içinde birbirlerini izleyerek ortaya çıkmaları; ekolojik
süksesyon.
Süspansiyon:
Asıltı. Bir akışkan içinde yüzen veya askıda kalan sıvı
parçacıkların oluşturduğu heterojen karışım. |
- T - Harfi |
Tetrat:
Mayoz bölünme sırasında homolog kromozomların
birbirlerine sarılarak oluşturdukları dört kromotitli
yapı.
Transgenik canlı:
Rekombinant DNA teknolojisiyle yabancı bir genin
yerleştirildiği canlı.
Transkripsiyon
(Yazılma): DNA ipliklerinin birinden genetik
bilgilerin yeni sentezlenen mRNA'ya aktarımı.
Translasyon (Okuma):
mRNA'nın sentezlendikten sonra stoplazmadaki ribozoma
bağlanıp amino asitleri tRNA'lar yardımıyla sıraya
koyması.
Tümör:
İnce bağırsağın iç yüzeyindeki, sindirilmiş besinleri
emip kana karıştıran parmaksı uzantılar.
Telomere:
Kromozomun bitiş kısmı. Bu özel yapı, doşğrusal DNA
moleküllerinin kendi kendini üretmesi ve dengeli
yapısını koruması işlerine yarar Transkripsiyon: Bir DNA
parçasından kopyalanan RNA sentezi. |
- V - Harfi |
Varyasyon:
Bir türün bireylerindeki aynı karakterin farklı
şekilleri, değişiklik, çeşitlilik.
Vitellus:
yumurta sarısı. Döllenme sırasında yumurtanın beslenmesi
sağlayan mukopolisakkarit,protein ve yağ karışımından
oluşan madde.
Virüs:
Sadece içine girdiği bir başka hücre içinde yeniden
üreyebilen ve hücresel yapısı olmayan canlı. Virüsler
bir protein kılıfı içindeki nükleik asitlerden
ibarettir. Bazılarınınsa basit bir zarı vardır. Virüsler
çoğalmak için, içine girdikleri hücrenin sentezleme
yeteneğinden yararlanır. |
- Y - Harfi |
Yoğunluk:
Herhangi bir maddenin bir birim hacminin kütlesi.
Yumurta:
Dişi üreme hücresi. Dişi gamet hücresi. |
- Z - Harfi |
Zar:
Hücreyi ve çoğu organelleri çevreleyen lipit ve
proteinlerden oluşan yapı.
Zigot:
Döllenmiş yumurta hücresi.
Zooloji:
Biyolojinin hayvanları inceleyen dalı.
|
|
|
Bir söz:
Delilik, aynı yöntemler ile farklı sonuçlar
ummaktır. Einstein
|
|
|